Şu içine atıldığımız gezegende en sevdiğim alışkanlıklarımdan birisi saatlerce deli danalar gibi yürümek sevgili okur.Yaz,kış hiç fark etmez ,kolay kolay toplu taşıma araçlarına binmem.Ehliyeti bizimkilerin zorlamasıyla aldım ve bir köşeye koydum.Pratik yapmaya üşendiğim için,daha doğrusu araba kullanmaktan zevk alamadığımdan fren ve gaz pedalının yerini bile unuttum.

Türkiye’de ister araba kullanın,ister bisiklet,motosiklet,ister benim gibi tabanvay’a vurun hiç fark etmez.Kimse kimseyi iplemiyor.Arabada kırmızı ışıkta bekliyoruz,önümüzde bir araç daha var.Yeşil ışık yanar yanmaz belki bir salise sonra arkadan kornaya basılmasının izahı var mı?Adam zaten gidecek park etmemiş ki niye basarsın kornaya? Bisiklet ve motosiklet kullananlar sıkışık trafikte fazla beklemeden aradan sıvışabilirler ancak araba ve ağır vasıta sürücüleri onları ciddiye almaz,araçtan insandan saymaz.Zaten kadınsan suçlanmayı daha bir hak edersin sanki.

Otomobil kullananlar şehir içinde otobandaymış gibi sürat yapar,birbirlerine geçiş hakkı tanımazlar.Yavaşta sürsen ,hızlı da sürsen kimseye yaranamaz küfürü yersin.Araç sahipleri (İstisnalar hariç)yayaların üzerine sürer.Kimi yayalar ise kendilerine yol veren arabalara başıyla veya eliyle bir selam vererek teşekkür etmeyi çok görürler.İncelik ne zor şey!

unnamed (7)

Nerde kalmıştık? Kışın kar yağıyorsa karın üzerinde pofuduk, tofuduk,katırt kuturt sesler çıkararak yürümenin keyfi başkadır.Ben öyle başlıkla dolaşamayanlardanım.Belki dört göz olduğum içindir.Gözlük ıslanırsa önümü göremezsem ne keyif alıcam yürümekten?Bu yüzden mutlaka şemsiye taşırım.Eski şemsiyem baston gibi upuzundu.Bir ucu kırıksa,yırtıksa bütün havanız söner.Bu zebellah gibi şemsiyeyle tiyatroya gitmekten mahcup hale geldiğim için şu katlanılan kısa görünümlü şemsiyelerden aldım.

Yağmurdan korunmak için şemsiye açınca korunmuyorsunuz haliyle.Tam eve veya işyerine varmak üzereyken,karşıya geçmek için yola yaklaştığımda önümden acımasızca geçen araç FOŞŞŞ!! Diye tekerleklerinden bir dalga boca eder pantolonuma. Atak davranmazsam sırılsıklam kalakalırım.Bütün şıklığım gitmiş,altına kaçırmış çocuk gibi ıslanmanın verdiği ürpertiyle kellem kuru,kotum yaş yoluma devam ederim.

unnamed (6)

Hava rüzgarlıysa şemsiye kullanmak daha da güçleşir.Esiş yönünü iyi tahmin edip ona göre siper almam gerekir ki en küçük bir hata rüzgarın şemsiyeyi ters çevirmesine yol açmasın..Rüzgar, özellikle ara sokaktan çıkıp ana caddeye geldiğimde nereden geldiği kestirilemeyen akım nedeniyle aniden fırtına etkisi yapar.Şemsiye sapını sımsıkı tutmakla birlikte karizmayı çizdirmemek adına zorlandığımı belli etmeyip ilerlemeye çalışırım.

Bir keresinde saat 22:00 civarı bu vaziyette büyük bir mücadeleyle;dev dalgalarla boğuşan gemi misali giderken şemsiye kırıldı! Sapı elimde kaldı!Hemen çöp kutusuna attım.Neyse ki bulunduğum noktada pek aydınlatma yoktu da kimse (Umarım!) görmedi.Türk’ün şemsiyeyle imtihanı böyledir işte..

unnamed (5)

‘’Acaba birisi gördü mü?’’endişesi de pek fenadır dostlar.Buzlanmış zeminde her an kayma korkum bir yerimi kıracağımdan çok birilerinin kıkırdayarak beni izleyebileceği gerçeğine dayanır.(Küçüklüğümde tek kanallı dönemde evde hep artistik patinaj yapanları izlerdik.Ne zaman onlara hayranlık duysam mutlaka düşerlerdi.,Bozuntuya vermez,danslarına kaldıkları yerden devam ederler,sonra da bir köşeye çekilip kucaklarında bir dolu çiçekle fis kos konuşur gelecek puanları sabırsızlıkla beklerlerdi.)

Kimi kaldırım taşlarının ise altı su doludur ve atacağım adımda ayakkabımı ıslatmayı beklemektedir.En işlek, gözde,marka caddelerde bile tetikte yürümeyi unutmam.Aniden delik deşik bombalanmış gibi duran bir kaldırımda tökezleyip dükkanlardan,otobüs ve arabalardan,evinin penceresinden balkonundan,yanımdan arkamdan giderken bana bakan insanlara rezil olabilirim.Evet ben bir paranoyağım tüm kent beni izliyor! Zaten yanlarından geçtiğim kişiler aniden kahkaha atarlarsa içim içimi yer.’’Yoksa bana mı gülüyorlar der,yavaşça başımı çevirir veee onlarla göz göze gelirsem ‘’Neden ama neden?’’derim.’’Ne yaptım ben şimdi?’’

Artık şehir içi 2-3 saatlik yürüyüşler beni kesmemeye başladı.3-4 yıla kadar ciddi ciddi uyku tulumu,çadır alıp İzmir’e kadar yürümek niyetindeyim.2.istikametim ise kuzeye ,Trabzon’a kadar yürümek.O yayla kulübelerinden birisinde 15-20 gün kalmak(Gönül isterdi ki 4-5 ay kalayım.)kuymak ve hamsili pilav yemek,Sümela manastırını görmek istiyorum.Elin boyacı alamanı bizden iyi geziyo şu memeleketi ya,ona yanarım.

Bu  planım pek para gerektirmiyor doğrusu.Neden olmasın?Kim gitçek Hindistanlara ? İçsel yolculuğun hası buralarda..Sahi Hindistan’a yürümek kaç gün sürer ?!

unnamed (4)