Selamün kavlen,

unnamed (35)

Kanlı aydan mıdır nedir bilmem hayattan hiçbir talebim kalmadı, deniz kenarında kumlara gömülü bir taş gibiyim. Üzerime dalgalar vurdukça daha da dibe gömüldüğüm bir hareketsizliğin, ataletin içindeyim. Esrik bir egzistansiyalizmin koynunda nefes alıyorum belli belirsiz. Cool bi taş olduğum ortada derken hayvanöküzünün teki gelip beni alır, ”Ahı ahı ahı kanka bak izle nası sektiriyorum şimdi taşı!” diyerek fırlatır denize. İşte öyle bir şeydir hayat. Hiç hesap edemezsiniz ne zaman ne olacağını. O yüzden böbürlenme yahut kostaklanma, olan sana olur.

Geçen haftayı düşünecek olursak ben nasıl geçtiğini anlamadım bile. Başıma gelen hiçbir olayı anlamadım. Neden benim başımdan geçti bunlar diye de düşünmedim. Nefes aldım verdim. Kahve içtim, şarap içtim sallandım. Üzerime gelenlerin gözlerinin içine baktım, ağladım. Sevdim, sevildim, terkedildim. Olur böyle napalım dedim. Ama bazen de olmuyor işte. Bir dur demek gerekiyor bazen. Dur deyince durmayan şeylerin allah belasını versin! Madem durmayacaksın niçin benim sana dur dememi bekliyorsun? Neden bana dur diye bi kelime öğrettiniz o zaman? Durmak yok yola devam dediniz ok de, yolu koyun sürüsü kapatmış. Koyunların arasında kuzular var. Onlar da büyüyünce koyun olacak belki de kebap. Yıllar önce okuduğum bir kitapta da dediği gibi “Cin Ali kuzusunu seviyor” Evet, bu çok mühim cümleyi ben hiç unutmadım. Hayat mottom yaptım. Kuzuyu çok severim. Bir insan kuzusunu sevmeyecek de kimi sevecek? Sonuçta hepimiz bir zamanlar kuzuyduk. İşte şimdi de onlar kuzu. Evet farkındayım leblebi gibi dökülmeye başladı sürünün kakaları ortama. İyice çığrından çıktı yazı. Başarısız bir sürreal tablonun içi gibi oldu. Ayağım yeşile batmış, yürüdükçe yeşilleniyor ortam yoksa bahar mı geliyor ne 🙂 Tabi ki gelecek! O cemreler boşuna mı düştü arkadaş?! O bahar buraya gelecek! Akabinde yaz gelecek. Cıscıbıl denizlere atlayıp, ıslak ıslak şezlonglara yatacağız. Terli terli soğuk su içeceğiz. Sonra tatil bitecek işimizin başına döneceğiz. Hayvan gibi sıcak şehirde göç etmeyi unutmuş bir göçmen kuş gibi titreyeceğiz. Havale geçireceğiz belki o sıcakta, en kötüsü. Serum iyi gelecek. İşte bunlar hep gelecek. Elbet gelecek. Umutları geleceğe bağlamaktan daha tutarlı bir edilgenlik tanımıyorum hem de boyun eğdirici. Ne güzel. Tam bir at gibi, kapıya bağlanmış. At murattır. Allah herkese muradını versin. İşallah bana Murat Karayalçın’ı vermesin. Hiç sevmem politika. Bıkdım daha doğrusu. Meğerseme hayat tam bir politikaymış, başından sonuna. Onu da öğrendik şükür 2 senedir. Öğrenmez olaydım. Boşuna dememiş adam işte Cahillik mutluluktur diye. Cahil mutluluğu gibisi yok gerçekten. Misal ben burda şimdi patlattım bilinçakışını akıyorum. Burda dursam mı artık diyorum. Durup bir kendimi dinliyorum. Kendimi dinleyip ne yapacağım ki sonuçta ben kendimin bildiği her şeyi biliyorum zaten, mükerrer oluyor her şey. Her şey dilemma oluyor. Her şey ikiye ayrılıyor. Fraktallar yüzümü yalıyor, iki kez yalıyor. Ordan sonra işte ben bir yalıyara bakakalıyorum. O da bana…

Netameli günler dilerim…