Ya ben normalde sevgilisini seven insanları sevmem. Ne demek istediğimi anladığınızı anlar gibiyim. Az kalsın ben de ne demek istediğimi anlayacaktım. Hatta istesem anlarım da. Fakat normalde gıcık olacağım bu durum bazen bende de cereyan ediyor. Yani sevgilisini sevme durumu. Oysa aile formasyonum; hay Allah yaa, aileden bahsedince az kardeşli yetimlerden olanlar iyi bilirler, kendimizi biraz şey hissederiz, nasıl desem… yetim hissederiz. Çünkü aslında ortada olan bir anne, bir kız, bir de varsa işte bir kardeş daha vardır ama o mesela belki büyük bir kardeşse uzakta da olabilir. Her neyse detaya girmek istemiyorum ama bu şekilde aile bireyleri ayrı ya da aralarında ölmüş olan birileri ne demek istediğimi daha iyi anlayacaktır. Aslında aile değilsiniz de sanki aile süsü vermeye çalışıyormuşsunuz gibi bir histir. Ya da aslında aileymişsiniz de, toplumsal durumlar, size dayatılanlar aile değilmişsiniz de aile olmaya çabalıyormuşsunuz gibi bir yalnızlık yaratır. Her iki durumda (belki üç durumda, beş durumda, şu an aklıma gelmeyen pek çok olasılık durumlarında) da hoş olmayan hissiyatlardır.

Buraya şuradan geldik; aldığım aile formasyonu lafıyla biraz dağıldık, farkındayım, farkındayım, kazanmalı kayboltmalıyım, aşk uğruna sabroltmalıyım.

Annem mesela bir yandan aşk, sevgi, bunların harika duygular olduğunun altını çizerken, erkeklerin son derece ahmak yaratıklar olduğunu da belirtmeden edemezdi.
Geçen bizim badem gözlü köpeğimiz Pırtık ölünce (ama hakikaten son nefesini verirken gözlerine dikkat ettim, harrrbiden bademe benziyorlardı, zaten orda da fena oldum,) kendimizi çok kötü hissediyorduk ailecek (Toni’den sonra çekirdek aile olduk malum.) Derken Toni’ye bakarken aniden sevgili denen şeyin ne güzel bir şey olduğunu düşündüm. İçinde her tür sevgi vardı. Aklına gelecek her çeşit sevgi. Ve hayatın zorlu günlerinde bu sevgi dolabından pek çok sevgi çıkarıp kalbini sarabilirsin. Bunu ona dediğimde annemi haklı çıkarırcasına garip bir ses kaçırdı, böyle mmmııı gibi. Möö’den önceki son çıkış gibi. Ama ben hiç alınmadım. Zira sevgililiğin güzel bir şey olduğuna o an kesin kararlıydım.

Mesela Toni’ye gidip ara sıra ona “Seni biraz kedi olarak sevebilir miyim” diye sorarım, o da tamam der, bir süre müsaade eder, sonra sıkılır, ben de kedi sevgimi tatmin etmiş olurum. Ya da mesela kirpi gördüm ama yabani hayvan olduğu için sevemedim, hemen Toni’ye koştururum ve “Seni kirpi olarak sevebilir miyim” diye sorarım ve o da sağolsun çok darda kalmadıkça her zaman bana hiç değilse bir iki dakikalığına müsaade eder. Mesela geçenlerde Sasalı hayvanat bahçesine gittiğimizde mirketleri gördüm ve onları aşırı sevmek istedim fakat sevemedim ve çok kötü oldum, hemen Toni’ye seyirtip onu mirket olarak sevdim. Saolsun o bizim klasik Türk erkekleri gibi ortalık yerde sevilmeyi gurur meselesi yapmaz. Yani etrafta güzel kız olmadığı müddetçe.

Sahi bak şimdi aklıma geldi, neden o bir kez de gelip bana “Seni güzel kız olarak sevebilir miyim” demedi ki? Hee herhalde zaten çok erotik olduğumdan.

Yani bizler, bizler dediğim, bir çok yalnız kız arkadaşımdan ve eski kendimden bildiğim kadarıyla (Alllaaah mevzuyu süper ossuruk bağlayacağım, hazır olun,) bizler hem gerçek aşk peşinde koşuyor, hem de zarar görmekten korkumuzdan aşktan kaçıyoruz. Mevzunun geldiği yere inanamamakla birlikte yine de çok önemli olduğunu düşünüyor ve devam ediyorum; maskelerimiz, davranış ve gelecek kalıplarımız yüzünden bize yazılmış senaryolar ve cinsel kimliğimize, bu kimliğimizin “hak ettiği” “değerler”e uygun bir takım “kalıp”lı manitalar bulup hayatlarımızı mümkün olduğu kadar sağlam bir kaidenin üzerine yerleştireceğiz diye sonradan ne kedi olarak kimseyi sevebiliyoruz, ne kirpi, ne de mirket. Ondan sonra da al sana hayvan barınakları. Ne alakası var değil mi akıllı okur? Ne alakası var be! Benim canımı sıkmayayım akşam akşam be erotik kadın!

Ya neyse işte, sevmek önemli. Şimdi acele acele yazıyorum çünkü belki beş dakkaya feci bir kavga kopabilir bu yüzden hazır sevgi zamanı gelmişken kaçırmayalım, ahkamları keselim, gerisini sonra düşünürüz.

Ne diyordum; ya abi işte sevgi bir tane. İçinde her tür sevgi var ve Toni’nin her zaman kavga ederken söylediği gibi (ama lütfen o duymasın,) sevgi bir eylem. Öyle seviyorum, mucur mucur değil. Miş. Mesela hasta olduğunda çorba yapmakmış, mesela ensesi tutulduğunda tiger balm sürmekmiş, filan falan. Yani hizmetmiş. E dedim bizim avantamız? Ona yok.

Neyse ama harbiden sevgi güzel bir şey. Yani harbi hoş bir şey. Abi bir kere hayat zorlukları arka arkaya pompa yapmaya başladığında, sana nefes aldıracak vakit ve alan bırakmadığında, sevgili denen şey kurtarılmış alan bir kere. Yani her şeyden önemlisi bu. Başka bir gezegen orası. Kapısını kapattığında senden ve sevgini paylaştığın kişiden başka bir şeyin giremediği yer çekimsiz alan.

Ha, sonra Allah gecinden versin, taraflardan birinin mefta olma ihtimali de var tabii ama o sevgi hiç bir zaman bitmez, sanmıyorum. En fazla dönüşür.

Diyecoğum şimdiluk ha bulardir.