Evet, merhaba. Günler nasıl da geçip gidiyor değil mi? Daha Liverpool’a koyalı 1 gün bile olmadı ısısısıssıı Demek ki günler geçip gidemiyor öyle. Kolay değil o işler öyle. Evet zaman çabuk geçiyormuş gibi görünüyor ama aslında yavaş geçiyor. Ne de çabuk geçti diye düşündüğün hayatını bi düşün bakalım neler yaşamışsın, say say bitmez. İşte buna görelilik kanunu denir. Yani kime göre neye göre? Kanunun sonunda iyi ki “k” harfi var yoksa köylü kadın gibi lilililili çekerek halay çekenleri şaplaklayacak insan bilim konuşuyorum sanırken. Şimdi biliyorsun adalet mülkün temelidir yani kimse kanunların üzerinde değildir. Bu da öyle bir kanun. Kanunlara kimse karşı çıkamaz, hele doğa kanunlarına. Senin yaptığın kanundan ne olacak? Arkandan ne işler çevirirler kanun adı altında ruhun duymaz ama doğa kanunları öyle mi? Değil. Ağzını yüzünü kırar adamın doğa. Kanunlarına kimse karşı çıkamaz. Misal Düzce depremi. Nasıl da denizi toprakla doldurdum, deniz olan yeri toprak yaptım diye seviniyordu insanoğlu ondan sonra hop bi deprem, doğa tokadı bastı. Onun olanı geri aldı. Bu işler böyle doğayla şaka edilmez. Doğa çok ciddi birisi. Kuralları olan birisi. Planlı programlı. Her şeyin bir sırası var. Bunların dışına çıkılmasına katiyyen müsaade etmiyor. Hofff amma da sıkıcı bir kadın bu doğa. Emprovizasyona izin vermiyor hiç. Tapu kadastro mu burası canım nedir bu yasaklar, kurallar? Misal bazen de aslan bizi yemesin onun yanına gidince? Ne var? Vuralım ensesine şaplağı “Naber kral?” diyelim. Ama yok. Adam aç olmasa bile boynumuzdan ısırır bizi ateşli piç. Kral tabi alışmış cariyelere, direk boyundan emiyor hayatın meyvelerini. Ama ne emiş! Hayvan herif! O kadar emilir mi? İnsan ölüyor burda! Burdan doğa anayı kınıyoruz! Analık bu değil! Bu yaptığına şantaj denir. Korkumuzdan hiç canımızın istediği hayatı yaşayamıyoruz senin yüzünden. Senin yüzünden ormandaki bayırdaki vahşi hayvanlardan kaça kaça metrobüse biner olduk. Böyle evrimin Allah belasını versin!

Neyse bu hafta da yazıya başlayamadan yazı bitti. Bu yazının konusu neydi diyenleri tokatlarım bak! Kulakların oynar şiddetimden! Son olarak size küçük bir anektod anlatayım da bitsin artık bu dram. Bir gün yedi cücelerin yanına Pamuk Prenses gelmiş. Neyse off yeter bu kadar. Kimsenin karşısında bu kadar küçülemem doğrusu. Ben neden sürekli size bir şeyler anlatmaya çalışıyorum ki? Çok da umurumdaydı. Fikirlerim sanki benim de anlatıyorum, kim bilir kimden çaldım. Bilinç, mantık imbiğimde süzerek damıttıktan sonra nasıl da satıyorum size başkalaştırdığım anlamları? Kendimi satılmışlıkla suçluyorum! Alnımın ortasına kırmızı bir nokta yakışır bence. Ya sence? Sence dedim diye nasıl da seviniyor şuna bak. Hemen de cevap vermek için hazırlanırken büzülen dudaklarına bak, ÇEMÇÜK AĞIZLI SENİ BE! Hahahah Bana ne yahu senin fikirlerinden? Yürü git şurdan! İnteraktivite istesem seks ederim senle mi sohbet edecem hahaha Neyse. Bu haftaki yazı da burda son buluyor. Fin, the end…

Netameli günler dilerim…