Bir arkadaşımın masrafından bıktığı Land Rover Discovery 2 aracını satarak aldığı Dacia Duster 4wd aracıyla ilgili izlenimlerimi paylaşacağım bu hafta sizinle.

İlk cümleyi okuyunca, “arkadaşın ne saçma bir iş yapmış” dediğinizi duyar gibiyim…ama acaba öyle mi?

Elbette Discovery ile Duster ı kıyaslayacak kadar aklımı kaybetmedim henüz. Ama ne yaparsak yapalım, iş yine dönüp dolaşıp,önceki yazılarımda bahsettiğim “hangi araçla ne yapmak istediğimiz” konusuna gelip dayanıyor

2500 cc.turbodiesel  motorlu koca Discovery 2 nere,1500 cc. Duster nere? Kısmen doğru elbette. Çünkü Disco ağır arazi de dahil olmak üzere her zeminde ilerleyebilmek için üretilmiş bir araçken, Duster az maliyetle,hafif arazi ve asfaltta ucuz bir alternatif olarak ortaya çıkmış.

Ama 2002 model LR DISCOVERY 2 yi yürütmek o kadar ucuz ve basit mi acaba?

Ben arkadaşımın ne amaçla kullandığı halde, nelerden bıkıp Disco 2 yi sattığını gayet iyi biliyorum. Bakalım Duster la mutlu olabilecek mi?

Burada şöyle bir soru çıkıyor meydanE ; ortalama,işi gücü olan bir vatandaş,aracın üstünde geçirdiği zamanın ne kadarını ağır arazi koşullarında geçiriyor?  İşte bunun için de otomotivci abiler “crossover” diye bir segment yaratmışlar. Duster de bu segmentin en ucuz üyelerinden biri.

Bakmışlar ki insanlar arazi aracı görünümlü,yerden yüksek otomobile nazaran görece büyük ve iri araçlara rağbet gösteriyor, “ulan şöyle bir araç yapıp parayı kapalım” demiş ve bence başarılı da olmuşlar.

Ancak bu segmentin çoğu aracının sadece görünümden ibaret olduğunu söylemezsek yanlış yaparız ki;  birçok tüketici bu tip bir aracı alıp ağır ve çamurlu araziye,hatta 30-40 cm. derinliğinde su geçişlerine sokup rezil de olmuş, sonra “eee hani bu arazi aracıydı,kaldık burada” şeklinde perişanlık ve hayal kırıklığını dile getirmiştir fakat olsun…hiçbir rezillik,o prestij ve ayrıcalıklı olma hissiyatının önüne geçemez günümüzde. 🙂 🙂

Hatta daha da ileri gidelim,bu crossover araçların 4 çeker değil,normal otomobil gibi sadece 2 tekerlekten çekişli modelleri de bolca mevcuttur. Zaten Duster ın da böyle olanı var. Görünüş arazi aracı,altı Renault clio 🙂 🙂 Doğan görünümlü şahin misali…sever misiniz bilmem ama benim hiç işim olmaz.

Bir önceki yazımda bahsettiğim gibi, firmalar, pahalı-orta seviye-ucuz araçları, gerek kendi bünyelerine dahil ettikleri farklı markalarla,gerek yaptıkları firma evlilikleriyle üreterek,müşteriyi ve parayı kaçırmamak üzere bir yöntem buldular. Elbette Renault da bunlardan biri.

Önce sosyalist Romanya nın artık geri kalmış ve 1000 yıldır Renault 12 nin kamyonet de dahil,üretilmedik versiyonunu bırakmayan Dacia sını satın almış, sonra da Nissan la ortak üretim anlaşması yaparak bu modaya uymuştur.

Dünya pazarlarında azımsanmayacak kadar  Nissan aracında Renault motoru bulunmakla birlikte,Duster gibi çoğu araçta da Nissan ın 4 çeker sistemleri ve yürüyen aksamı mevcuttur.

Örneğin Nissan ın çok satan QASHQAI ,XTRAIL,MICRA,NAVARA  gibi modellerindeki dizel  motorların tamamı Renault motorları iken, Renault ve Dacia nın KOLEOS ve DUSTER modellerindeki yürüyen aksam da Nissan a aittir.

İşi, konumuz olan  DUSTER modeli üstünden daha da dallanıp budaklandıralım;

Duster ülkemiz ve başka üçüncü dünya ülkelerine DACIA markasıyla pazarlanıp satılırken, örneğin Fransa,Arjantin gibi ülkelerde RENAULT  olarak satılır. Aynı aracın daha lüks ve otomatik vitese de sahip versiyonu Nissan Terrano adıyla güneydoğu asya ve Rusyada  hal-i hazırda satılmaktadır.

Duster ı otomatik vitesli istiyorum, Nissan dan Terrano sunu alayım derseniz…yok maalesef.

Adamına göre muamele…zengin ülke ol…onu da vereyim diyor RENAULT-NISSAN. Sana yanlızca düz vites…işine gelirse… “herkese benden çay, Şakir’e yok” 🙂 🙂

Neyse…Duster ı bir gördüm…tamponları bile siyah bakalit, alaşım jantlı olmayan baz model 🙂

Destur deyip bindim Duster a. 6 ileri manuel vitesli tabii,doğal olarak.  Gözümü bağlayıp,trafiğe kapalı bir alanda direksiyona oturtsalar, direksiyonu,dashboard u elimle yoklasam, aracı çalıştırıp,vitese takıp yürütsem ve bana sorsalar “bu araç ne” diye, çok ciddi olarak ne derdim biliyor musunuz?

İlk versiyon Renault Kangoo 🙂 🙂

Artık neredeyse ticari araçlarda bile kullanılmayan tamamı iki renkli sert plastik malzemeden üretilmiş bir dashboard, klasik 90 lı yılların vites hissiyatındaki şanzıman, elinizi bastırınca esneyen tavan döşemesi, baldırın yarısına kadar gelen “sandalye” efektli oturma minderleri,plastiklerin kenarında köşesinde ele gelen enjeksiyon pres kalıbı sivrilikleri vs…çok şaşırtcı.

Tamam,ucuz dedik eyvallah ama bu kadar da değil yani…sonuçta 10 bin liraya almıyoruz…en boşu da olsa bu araç küçük bir iskontonun ardından 52 bin lira. Araç bu haliyle resmen şantiye aracı. Pahalı versiyonlarının böyle olduğunu sanmıyorum ama bakmak lazım tabii.

Birkaç km.lik virajlı,iniş-çıkışlı asfalttan sonra,toprak bir yola giriyoruz. 110 beygirlik 1.5 dci motor,aracın ağırlığı sebebiyle bir clio veya megane daki gibi zıplamasa da, gücü ve torku bilindik ölçüde ve güzel tepkiler veriyor. Asfaltta bir otomobil gibi sessiz ve konforlu,üstelik izolasyonu da o iç malzeme kalitesiyle ters orantılı…gayet iyi yani. Anlaşılan,şehir içinde bu araç Renault modellerini hiç aratmayacağı gibi,yüksek oturma pozisyonuyla da güven hissi verecek.

Asıl olay bozuk toprak yolda başlıyor…iyi anlamda tabii ki.

Bizim şantiye aracı,öyle bir ilerliyor ki,ne bir süspansiyon gürültüsü,gazlayınca ne bir kayarak kıçını başını dağıtma, ne orta derinlikteki çukurlarda altını vurma…hiçbiri yok. Elemanlar süspansiyonu nasıl ayarladılarsa artık…araç parasının 3-5 katı konforlu hissettiriyor.

Hava kararıyor ve baraj gölü kıyısındaki kuru,bozuk toprak yol bitiyor ve çamurlu hendeklere geliyoruz.Araçta 3 tane çekiş modu var ve mutfak ocağındaki gibi yuvarlak bir butonla ayarlanıyor. 2wd- auto- Lock (4 wd).

2wd de yanlızca önden çekiş,auto da önden çekiş ama ön tekerlekler patinaja düştüğünde gücü arkaya aktarıyor,lock ta ise 4 tekerlekten çekiş moduna geçiyor.

Normalde auto veya Lock a almamız lazım ki biz öyle yapmıyoruz…2wd ile dalıyoruz çamura…Duster bana mısın demiyor…sanki “beni bu çamurla mı imtihan ediyorsunuz be hey gafiller” diyerek patinaja bile kalmadan geçiyor çamurlu hendeklerden.

Gittiğimiz yolda birbirinin peşi sıra sonsuz sayıda irili ufaklı çukurlar var, gaz kesmeden çukurların üstüne  sürüyoruz…üstelik bunu aracın sahibi olan arkadaşım yapıyor. Sonuçta araç daha 250 km.de ve garantide. Kırılırsa kırılsın,umurumuzda değil. Kırılmazsa notumuzu ona göre vereceğiz,kırılırsa da tamir ettirilip satılığa çıkacak.Bu kadar basit.

Fakat Duster öyle kolay kırılacak bir araç değil…size bunu söyleyebilirim.

Gerçi 20-25 bin km. sonra da durumu tekrar gözden geçirmek lazım. O bozuk yolda “tık” ses çıkarmayan araç, eskidikçe bunu koruyabilecek,altından üstünden içinden tangır tungur sesler gelecek mi?  Zamanla göreceğiz…bıkıp satmazsa tabii. 🙂 🙂

Sonunda yine iki çekerle saçma sapan bir tepeye çıkıyoruz ve zifiri karanlıktaki macerayı noktalıyoruz.

Merak ediyorsanız söyleyeyim…çıktı hayvan o tepeyi…hem de hiç zorlanmadan ve altındaki asfalt lastikleriyle; ki altındakiler Continental marka güzel hamurlu bir lastik olmasına rağmen,bildiğiniz otomobil lastiğiydi.

Meraklı olanlar bilir, değil bunun gibi crossover lar , ağır arazi araçları bile çamurda,karda altındaki lastik kadar ilerleyebilir. Duster a dişli ve çamuru kolay tahliye edebilen bir takım lastik takıldığında çok şaşırtıcı arazi performansı göstereceğini tahmin ediyorum. Zaten bunun örneğinin sergilendiği bir sürü video var youtube da. Açın bakın.

Duster ın ve kendinizin limitlerini biliyorsanız çok ağır şartlar olmamak kaydıyla epeyce eğlenebilirsiniz…hem de nispeten ucuz bir fiyata.

Bunun üvey kardeşi Nissan qashqai in 4×4 çekiş sistemli modelinin en alt versiyonuna 100 bin lira verip, bizim soktuğumuz o yollara sokar mısınız bilemem. Ama kimsenin de sokacağını sanmıyorum.

“Ama qashqai 130 beygir,Duster 110” diyecek de varsa,300-500 lira maliyetle yapılacak bir chip tuning sonunda Duster ın da 140 beygir güç üretebileceğini belirteyim.Hem de motor ömrünü hiç törpülemeden…

Az paraya az yaksın-çok kaçsın,düz vites benim için sıkıntı olmaz,hafif arazide de çoluk çocuk bizi götürsün,sıkış tıkış da olmayalım,dağ başında bile kalsak Renault servisi gelir alır,yedek parça sıkıntısı olmasın diyenler Duster seçeneğini de bir gözden geçirsinler derim. En pahalı versiyonu bile tüm ekstra aksesuarlar eklendiğinde dahi 65 bin lira oluyor ki, yine de bu fiyat qashqai nin yanından geçmiyor.

Şunu da belirtmek istiyorum;

Duster ın yapacağı işten fazlasını asla yapamayan en az 20 yıllık ve o devrin arazi aracı denen leşlere  35-40 bin lira mertebesinde fiyatlar istenen ortamda bu fiyat makul bile sayılabilir.

Ben Duster ın fiyat-fayda oranını ,arazideki reaksiyonlarını,sessiz yürüyen aksamını,verilen paraya göre  yaptığı kendinden beklenmeyen işleri,büyük bagajını,geniş arka koltuğunu, düşük işletme maliyetini,yaygın servis ağını çok beğendim.

İç malzeme kalitesini,göstergelerini,farların menzilini ve aydınlatma performansını,demode direksiyondan müzik sistemi kumandasını  ve otomatik vites seçeneğinin olmamasını ise beğenmedim.

İmajla işiniz varsa bence hiç bakmayın bile ama düşük satın alma ve işletme maliyetiyle ihtiyaca cevap verecek bir hafif arazi aracı alternatifi arıyorsanız bir bakın derim.

Hoşçakalın.

 

Bir sonraki izlenimlerim 2015 Seat Leon 1.6 TDİ DSG ile ilgili olacaktır.