Çalıştığım iş dolayısıyla her gün birbirinden çok farklı ve bir o kadar da ilginç insanla karşılaşıyorum. Tabi ki her işte çeşitli ilginçliklerde tiplerle karşılaşmanız çok olası (çünkü cağnım ülkem buna çok müsait sağ olsun) ancak benim işimde durum biraz daha farklı sayın okur. Zira çalıştığım yere gelen on kişiden sekizi çok acayip. Keşke olanağım olsa da size onların kafasını gösterebilsem.

Ama geçenlerde karşılaştığım kadını inanın günlerdir düşünmeme rağmen çözemedim. Daha önce iş monotonumda atom parçalamak olduğu söylemiştim; o gün de atomumu parçaladım, oturuyorum bir ‘abla’ girdi kapıdan. Yani girdi dediysem girmedi. Kapıyı açtı ve içeriye sadece başını uzattı. Ablanın o mavi, keskin ve çipil gözleri saniyenin yaklaşık binde birinde falan içeriyi kolaçan etti. Kocaman bekleme salonunu zırt diye tarayan ablanın gözleri birkaç saniye boyunca bende takılı kaldı. Çipil gözlünün delici bakışları bende bir gerginlik yaratırken, aklımda da kırk tilki, kuyrukları birbirine değmeksizin maratona başladı. Çünkü yaşadığımız dönem belli, kadın hırlı mı hırsız mı nerden bileyim. Sonuçta ben de kendimce mühim bir şahsiyetim ve bu dünyanın düzenini değiştirebilecek güce sahibim. Kadının beni ortadan kaldırmak istemediğini nerden bilebilirdim değil mi?

Ben tüm bunları düşünüp tilkilerin peşinde kendimi kaybederken, kadından ‘hmmffsss’ sesiyle kendime geldim. Daha önce hiç bu vurgu ve tınıda duymadığım bu anlamsız sesin ardından hayırdır diye ayağa kalkmaya çalışırken, çipilden yeni bir hamle geldi:

‘Buranın enerjisi iyi değil…’

Tamam, ben de enerjinin gücüne inanıyorum sonuçta ben de kendime göre entel sayılırım lakin böyle carta curta da ‘hmmffss enerjisi bıdı bıdıymış’ gözüyle bakmıyorum. Zaten ablanın içeri giriş cümlesine bir gıcık kaptım, bir de kadının çipil gözleri beni benden aldı. Ben zannediyorum ki abla bize geldi, iş yapacağız oo gelecek paralar. O yüzden hemen en şirin halimi takındım. Sonuçta müşteri velinimetimiz ve biz onun parasını sömüreceğiz (umarım patronum burayı okumuyordur) ‘Ooo’ dedim, ‘hanımefendi –abla demedim tabi- hoş geldiniz’ dedim.

Off yalnız tam esnaf ağzı var ya bende en sevdiğim şey, keşke gerçekten esnaf olsaydım. Hem esnaf ağzı yapardım bütün gün, hem de akşam üstleri dükkanın önüne bir sehpa iki tabure koyardım, tavla atardık esnaf arkadaşlarımla. Dünyanın en güzel mesleği esnaf olmak bence. Zaten galiba içimde ve bilinçaltımda küçük bir esnaf yaşatıyorum ben.

Neyse…

Abla benim hoşgeldiniz’i duyunca en başta kapının arasına sıkıştırdığı ayağını içeri attı, pıt pıt ortaya kadar geldi ama o birkaç saniyelik anda çipilleri 8 tur falan döndü içeride. Zibilyon tane aksesuar var ortamda gözünü dikti koltuğun üzerindeki kırlentlere (kırlenti de biliyorum kıpss) ‘ilginçççç’ dedi. Abla böyle özgürce incelemelerde bulunuyor, ben de film izler gibi izliyorum. Bu sefer tutamadım kendi mi ‘hayırdır’ dedim. ‘Ben bu yastıkların enerjisini de beğenmedim’ dedi çipil. ‘Onlar yastık değil, kırlent’ dİyemedim tabi ama bu kez de ‘hmppffss’ sesi benden çıktı istemsizce.

Bunu duyan çipil birkaç saniye boyunca gözlerini gözlerime kenetleyerek durdu ve yapıştırdı cevabı: ‘SENİN ENERJİNDEN NEFRET ETTİM AYY’ dedi. Sonra da penguen adımlarıyla dönüp kapıya ilerlerken ‘Vidividi bey (patronumdan bahsediyor) gelince geldiğimi söylersin’ dedi ve kapıdan çıkıp gitti. Ben öylece bakakaldım sevgili okurlar. Hatırı sayılır birkaç dakika kadar önce çipili sonra da kendimi sorgulamama rağmen bir sonuca varamadığımı da belirteyim. Benim enerjimde ne varmış yani? Bu saçma olayın şokunu atlattıktan sonra ‘Eyy çipil haters gonna hate’ diye bağırdıysam da pek işe yaramadı. Zaten muazzam bir iş hayatım var, bunlardan her gün bir tane muhakkak geliyor. Bir dahakine bağırırım artık.

Sonuç olarak böyle insanlarla karşılaştığımda anında enerjim (entel olduğumu az evvel vurgulamıştım) düşüyor ve bilinçaltımın etkisi altına giriyorum. Çünkü benim bilinçaltım da yukarıda anlattığım çipil kadar olmasa da biraz ilginç çalışıyor. O yüzden ben de her saçma hareketimi bilinçaltıma bağlıyorum.

Böyle yaşamak süper. Bir sorunla karşılaştığım zaman ya da yaptığım bir hatayla yüz yüze geldiğim an atıyorum bilinçaltımı ortaya. ‘Napayım’ diyorum dudaklarımı büzüp (ki bence o an ağzıma vurmak isteyenler oluyor), sonra da omuzlarımı üzgünmüş gibi silkip ‘Bunlar hep bilinçaltımdan mütevellit’

diye de ekleyiveriyorum.

 

Özellikle ergenlerin (kendimden biliyorum), leş barların müdavimlerinin (ergen dönemlerimden biliyorum) ve aklı başında bir güruh insanın (bunu saygısızlık olmasın diye yazdım) sık sık ismini zikrettiği psikanalist Sigmund Freud’un bilinçaltıyla ilgili bir yorumunu okumuştum. Adamım bilinci bir buz dağına benzetmiş ve dağın suyun altında kalan kısmını da bilinçaltı diye nitelemiş. Hatta her şeyin altından bir cinsel organ bulup çıkartan bu beyefendi (aa ne dedi!) bilinçaltının rüyalarla açığa çıktığını da savunmuş ama bu benim bilinçaltımın arkasına saklanma kurnazlığımı biraz çaktırdığı için

ben bu ayrıntından bahsetmesem de olur bence.

 

Demek ki çipilin de bilinçaltı benimki gibi çalışıyor. Bence bir insanın bu derece enteresan davranışlar sergilemesi tamamen bilinçaltına bağlıdır. Belki onun da benim gibi bilinçaltında küçük bir esnaf vardır, kim bilebilir değil mi?  Zaten bence her şey bilinçaltımızla ilintili, bence siz de bilinçaltınızı bir kurcalayın derim.

 

Bu arada patronum gelince çipilden söz ettim kendisine ama çipil ismini söylemediği için adam da kim olduğunu bilemedi. Fihristimizden çipil diye aradık bulamadık. Hayırlısı artık, inşallah bir daha gelmez. Bu arada sizi iş yerime de beklerim. Halı, kilim, yolluk, paspas kenarına, halıfleks kenarına overlok çekilir. 5 dakikada yapılır, hemen teslim edilir. 3-5’e bakmayın gelin; sonuçta esnaflık serde var, bir güzellik yaparız.

 

Kestik!