İstek yazı konseptimiz ne kadar dandik bir konsept olmakla birlikte güzel ilgi gördü. Bana gelen mailin haddi hesabı yok. Bu mailler ve yazıların altına döşediğiniz yorumlarla en önemlisi aramızda interaktif bir bağ oluştu. Ayrıca önerilerinize bakarak ne kadar gerizekalı olduğunuzu da güzelce anlamış oldum. Konu önerilerinden elle tutulan bir iki tanesinden başlayarak bu seferki yazıma başlamaya başlıyorum.

Konu önerilerinizden biri sosyal medya ve TV bağımlılığı idi.

Sosyal medyadan mı başlasam yoksa TV’den mi.

Bence ikisine birden başlayayım ve iki konu ile sığışmaya çalışırken aynı kapıdan zar zor geçmeye çalışan iki gerzek gibi olalım, ki, bize de bu yakışır.

Sosyal medya ile ilgilenenler tV seyredenler gibi. Öncelikle bunu belirtmem gerekiyor. Nasıl mı, önden buyrun. Yok siz önden buyrun.

Ya işte malum, TV seyredenler hep utanırlar ya TV seyrettiklerine, onun gibi ama seyretmeye devam ederler. Sosyal medya da öyle. İsmi her ne kadar sosyalli mosyalli entelli döşekli gibi dursa da, bildiğin sosyal medya, yani şakşağa oyayan, acaba kaç kişi retivit etti, kaç kişi laykladı, acaba kaç kişi izledi gibi acaip sefil bir durum. Bu durumun ne kadar sefil olduğunu bilmekle birlikte yine de yapmıyor muyuz, Allah’ına kadar yapıyoruz. Koca koca insanlar topluluk içerisinde aniden iççine kapanıyor, herkeste bir sessizlik, ergen kızlar gibi çıtır çıtır çıtır sürekli mesaj yazıyor, sosyal yorumlara bakıyor, kendi kendine gülümsüyor, ani kahkahalar atıyor filan. Bir yerden sonra utanmamaya da başlıyor üstelik. Utanma da bir sınıra henüz gelinmediğini belli ediyor. Ama eğer amaaan sen de, herkes böyle diyerek gemi azıya aldınsa, artık sosyal medya manyaklığından utanmamaya başladınsa o zaman folloş oldun demektir.

Üstelik bu bağımlılık sadece elektronik alet bağımlılığı değil, durum keşke o kadarla kalsa. Maalesef buradaki söz konusu bağımlılık onay bağımlılığı, başkalarının yorumlarına aşırı önem verme bağımlılığı; dolayısıyla özdeğer eksikliği, yetersizlik girdabı ve daha niceleri.

Yahu o da bişey mi, geçen senelerde çok ünlü birisiyle arkadaş oluyorduk eniştenizle az kaldı, adam manyak gibi ünlü ve manyaklar gibi para kazanan biri, kimseciklerin yorumlarını ziküne sallamaması gereken biri. Fakat mevzu bahis olan para ve başarı değil maalesef. Meğaalesef burada söz konusu olan şey para ve başarıdan çok daha fena bir durum: ONAYLANMAK!

Herifcuğaz bütün yemek boyunca kendisine tivitır ve instagramdan gelen yorumları okuyup okuyup sinirlendi. Ulen biz bile ünlü kimsenin masasına oturmuş olmanın şevkindeyiz, herifin dünya umurunda değil. Koca adam yüzü mosmor oldu, sinirle bütün gece tivitırına bakıp durdu.

O gece o herif gözümüzden nasıl düştü size anlatamam. Bir daha görüşeni sksinler dedim eniştenize. Nitekim görüşmedik de. Bendeniz namus sözü veren biriyimdir.

Anlık onay denen bela çok pis bir bela. Paradan, şandan, şöhretten, başarıdan filan çok daha insanı perişan eden, anı yaşamanı engelleyen, bir geçmiş anı unuttuğun anda bir sonraki ile ciğerine yapışan bir illet. Dolayısıyla akıllı bir insanın eğer paralı pullu biriyse muhakkak bir sosyal medya uzmanı bulması ve kesinlikle ama kesinlikle yapılan yorumları birebir okumaması gerekiyor. Bu insanı kısa vadede küçültüyor. Aslında hepimiz için geçerli bu; uzun vadede hakkımızda söylenenlere çok fazla kafayı takınca çok sefil bir hale geliyoruz. Hani o Yüzüklerin Efendisi’ndeki Efendimissss diyen garip hayvan vardı ya, onun gibi. Fakat bu tip isimleri hatırlayamıyorum. Görsem tanırım.

TV seyretmek sosyal medyadan daha bir berice. Fakat o da artık yaşlı işi oldu. Artık TV kalmadı galiba ya, boş yere onun için şimdi yer harcamayayım diyeceğim fakat sosyal ortamın da iyi taraflarından biri istediğin gibi at koşturabiliyor olman.

Yani efendim, her şeyin azı karar, çoğu zarar. Nası ama, bak gene sık sık yazmaya devam ediyorum.