Yazar: Ümit Türüt

Artık çok emin olduğum bir durum var; yerküre üstünde hiçbir standarda uymayan ,her istatistiği yerle bir eden tek bir ülke var…TÜRKİYE.

Otomobile neredeyse aşık bir halk…bir arabayı 2 yıl kullanmaz,borca girer,çoluğunun çocuğunun boğazından keser,kredi kullanır, ne yapar eder  gider yenisini alır. Buraya kadar tamam…herkesin keyfi ayrı çünkü.

Adamlar bakmışlar durum böyle, demişler ki; “dur şu memlekete bir pist yapalım, bu kadar araba sever var, gelir tribünleri doldurur, izler formula 1 yarışlarını”. Çünkü dünyada bu iş böyle, mesela Macaristan ın Hungaroring pisti bile yarış günü tüm Avrupadan gelen seyircilerle mahşer yeri oluyor. İngiltere,Almanya veya Fransa gibi bu işin kültürünün olduğu ülke pistlerini saymıyorum bile…onlar zaten karnaval.

FORMULA 1 denen meret,motorsporlarının zirvesi…içinde milyarlarca dolar dönüyor, canlı yayınlarını milyarın üstünde seyirci izliyor. Sponsorluklar,reklam paraları hayal edilemeyecek boyutlarda. Ülkelerin tanıtımı zaten başka bir alem.

Tabii bu arada adam arabasının veya ilgili ürününün reklamını yapacak,pazar payını genişletecek.

Velhasıl 10 liraya malolacak pisti 100 liraya yapıyoruz. Hem iki hem dört tekerlekli yarışlarla anlaşmalar yapılıyor…ama o da ne?.. sponsorların verdiği beleş biletlere rağmen tribünler bomboş…seneye aynı,ondan sonraki sene seyirci daha da az…sonuçta bu bir gösteri ve gösteri seyircisiz olmuyor. Pistimiz takvimden çıkarılıyor ve on milyonlarca dolarlık yatırım çöpe gidiyor.

Şu anda özel bir firmanın elinde İstanbul Park pisti…özel organizasyonlar için yılda ancak birkaç kez kiralanıyor…yıllık bakım masrafını çıkarıyor mu bilinmez.

Buraya kadarı yazının birinci perdesi, buradan sonrası da ikincisi…

Kenan Sofuoğlu adında bir delikanlı var. Sakarya nın Akyazı ilçesinde babası ve iki ağabeyiyle motosiklet tamir satış işi yapıyorlar. Babadan motorcu yani. hepsi motosiklet yarışçısı olan 3 kardeşin en küçüğü.  Adapazarı depreminde evleri yıkılıyor,göçük altından çıkıyorlar, önce ağabeyi  Bahattin i 2002 yılında normal yolda karşıdan karşıya geçerken bir trafik kazasında, sonra diğer ağabeyi Sinan ı 2008 yılında pistte kaybediyor. Bu kadar talihsizliğe rağmen motosiklet yarışçısı olma ısrarını sürdürüyor. Almanya’ da yarışıyor önce, derken Dünya Supersport dünya şampiyonasında boy gösteriyor falan filan…

Sonuç; Kenan adındaki bu delikanlı şu an 3 kez bu klasmanda dünya şampiyonu ünvanına sahip oluyor.

Motosiklet meraklılarının dışında bu ismi bilen var mı?

çok yok…

Peki Bulgaristanda yetişip ülkemize iltica eden haltercilerin dışında 3 defa herhangi bir sporda dünya şampiyonumuz var mı? sanmıyorum…olsa bile çok istisnadır.

Dünya şampiyonumuzu tanımadığımız gibi, Kenan sponsorluk için başvuruyor…milli havayolu şirketimize hem de. Aldığı cevap şu; ” malum motosiklet yarışı kazaya açık bir spor,biz adımızın kazayla yan yana gelmesini istemiyoruz,bu yüzden de sana sponsor olamıyoruz,kusura bakma.”

Arkadaş sen en çok uçağı düşen firmalardan birisin…önce uçaklarını düşürmemeyi  bir başarsan da ondan sonra böyle bir cümle kursan daha iyi değil mi?

Hadi sponsorluktan vazgeçtik…dünyanın en güzel pistlerinden birine sahibiz ve dünya şampiyonu sporcumuz burada antrenman yapamıyor…yasak çünkü, veya pistin kiralama ücreti çok fahiş.

Kenan ın yetiştirdiği Toprak Razgatlıoğlu adında 18 yaşında bir gencimiz daha var. O da Avrupa Superstock 600 kategorisinde yarışıyor ve şu ana kadar katıldığı 4 yarışın tamamında birinci oldu…muhtemelen sezonu şampiyon tamamlayacak.

Bu çocuklar nerede antrenman yapıyor peki?

Kenan ın kendi imkanlarıyla inşa ettiği Akyazı daki küçük pistte hazırlanıyorlar uluslararası şampiyonalara.

Ülkemizden sponsor bulamadıkları için Avusturyalı bir enerji içeceği firmasının kanatları altında her ikisi de.

Hamasete hiç gerek yok…51 yaşındayım ve yarım yüzyıldır bu ülkede gördüğüm tek şey;

“Başarı asla cezasız bırakılmaz ülkemizde”.

Çocukken hafta sonu ve tatillerde basketbol oynamak için girdiğimiz okul bahçesinde bekçiden ,hademeden nasıl sopa yediysek bugün başka bir ölçekte aynı durum devam ediyor.

Futboldan başka spor ,spor olarak kabul görmüyor maalesef bu memlekette.

Trilyonları futbola yatır…uluslararası başarı tırt…eee maksat ne peki? “kendi bahçemizde kendi aramızda eğlence olsun maksat”

Bu arada motosiklet yarışlarının Formula 1 i olarak adlandırabileceğimiz en üst seviye yani MotoGp de Mark Marquez adlı 22 yaşında bir “çocuk” 3 yıldır ortalığın tozunu attırıyor.

Bilmeyenler için söyleyeyim; Bu klasmandaki motosikletler, tanesi  5-10 milyon sterlin değerinde, 250-300 beygir gücünde sokakta göremeyeceğiniz prototip aletler. Takımların da yıllık bütçeleri 100 milyonlarca dolar mertebesinde.

5-6 yaşından beri bu çocuğu bu işe hazırlamışlar…şimdi de meyvesini topluyor hem ülkesi,hem ona yatırım yapan firmalar hem de ailesi…meyve dediğim de elma portakal değil…böyle sporcular dünyada yılda en fazla kazanan adamlar. Çocuk etrafında kim varsa abad ediyor.

Yazdığı tarih ve sonsuza kadar hatırlanacak olması da cabası.

Sorun bakalım bugün 20 li yaşlardaki herhangi bir gence…Naim Süleymanoğlu nu hatırlayacak mı?

Kesin hatırlamaz ve tanımaz ama google a yazınca görür kim olduğunu…çünkü tarih kaydetmiştir Naim i.

Hep şunu merak etmişimdir; aynı yaşta,aynı kiloda,aynı antrenmanı yapan,birbirinin aynı özelliklerdeki iki sporcudan neden bizimki değil de yabancı olan başarılı olur?

Ben aslında cevabı kendimce buldum…ipucu vereyim…beslenme…siz de düşünün bakalım onların yiyip bizimkilerin yemediği ne olabilir acaba?

İyi beslenenin kafası da iyi çalışıyor galiba 🙂 🙂

Şimdilik hoşçakalın.