Yazıyı okurken, şu çaladursun lütfen… 
https://www.youtube.com/watch?v=XpZHUVjQydI
Metrobüs hayatını bilen milyonlarca insanız.
Metrobüste yan yana duran milyonlarca insanız.
Metrobüste kulaklık takmış ve bir şeyler dinleyen milyonlarca insanız.

Takım elbiseli adamların, şu an 30’lu yaşlarında olan 90’lar rock’çılarının, öğrenci olduğu her halinden belli olanların, mavi yakalıların, müdürlerin, tasarımcıların, reklamcıların yadsınamaz fazlalıkta olan beyaz kulaklıklarıyla neler dinlediğini hiç merak ettiniz mi? Ben merak ettim ama soramadım… Tahmin etmeye çalıştım bir kısmını.

Mavi, taşlanmış kotu, siyah, bol deri ceketi ve limonlanmış saçıyla, kulaklığından dışarı efsanevi cızırtısıyla gelen Hande Yener şarkılarını, onunla beraber dinledik.
Pahalı takım elbiseli adamın dinlediği ucuz elektronik müziğin, aynı altyapıyı kullanan binlerce DJ’den hangisine ait olduğunu düşündük.
90’lar rock’çısının dinlemekten usanmadığı Master Of Puppets’ın gitar solosunu duyar gibi olduk.
Öğrenci kılıklının dinlediği ne idiğü belirsiz indie şarkıları “Shazam’da bulur muyum acaba?..” dedik kendi kendimize.

İTİRAF;
Metrobüsteyim ve bu kişilerin hepsi şu an etrafımda. Keşke kulaklığımı unutmasaydım… Mutsuzluk okyanusunda yüzüyorum resmen…

Bu kişilerin birebir aynılarını metroda da görebilirsiniz. Ben, birazdan yine onlarla metroya bineceğim. Yanımda belki sen de varsın. Keşke bana kulaklığını versen…
Huzur ise burada;
Durmadan klasik caz dinleyen adamın metrobüste ne işi var?
Evinde oturup, pikabına plağını koyduktan sonra, her sabah yaptığı gibi; penceresindeki renkli saksılarında yetiştirdiği çiçeklerini suluyordur. : (
Keşke hepimiz klasik caz dinlesek…
Not: Ben bu örneklemelerin hiçbirine girmiyorum. Benim kulaklığım özel yapım… Bir müziğim var. Ona da karışmayın ayol.
KALP