6f6c181ffccee22389ab74d4f4c6597d (1)

Uzun zamandır  yazamıyorum. Çünkü evden uzaktayım  ve  fizik tedaviye başladım.  O kadar vaktimi ve canımı alıyor ki yazmaya yoğunlaşamıyorum bir türlü.

Hayatında  fizik tedavi görmemiş şanslı insanlar için nasıl yapıldığından biraz bahsetmek isterim. Önce ısınması için sorunlu kaslara bir süre sıcaklık veriyorlar. Gözünüzde ileri teknolojiler canlandıysa hemen o görüntülerin canına okuyayım.  Şekil şu: pantolonumu indirip uzanıyorum ve kalçama havluya sarılmış bir çeşit sıcak su torbası koyuyorlar.  20 dk bekleme. Birazdan olacaklar düşünülürse  bu kısım tedavinin en tatlı kısmı. Bir çeşit tecavüz öncesi önsevişme.  Yine de anın tadını çıkarıyorum ve  bin çeşit hikaye yazıyorum kafamdan.  Kararlıyım: çıkar çıkmaz mutlaka yazacağım. Ancak her güzel şey gibi çabucak bitiyor. Daldığım hülyalardan sıyrılıp “Egzersiz Salonu” na geçiyorum.

Egzersiz Salonundaki manzara II. Dünya Savaşı sırasında kurulan revirlerle neredeyse aynı.  Yanyana yataklarda,  kolu bacağı sakat hastaların yattığı büyük bir salon.  Herkesin yüzünde , bunca zaman geçmesine rağmen silmeyi hala başaramadığı    “nooldu lan bana öyle” şaşkınlığı var. Biraz komik bir ifade.  Acıklı olmasına rağmen gülesi geliyor insanın.  Kendi kendine düşen insanın sinirleri bozulup depüstü düştüğü yerde katıla katıla gülmesi gibi. Benim başıma çok gelmiştir.  Çok gıcık bir huy biliyorum ama düşene de çok gülerim ben. Tutamam kendimi.  O, suratta beliren saniyelik ifade beni benden alır. Yalnız olmadığımı da biliyorum; Böyle durumlarda  makaraları koyverip altına işeyen tanıdıklarım var.  Şaka yapmıyorum bazıları kazık kadar kelli felli yetişkinler.  Eskiden güldüğüm için utanır , saklamaya çalışırdım. Ama saklamak saygı duruşu sırasında bastırmaya çalıştıkça artan gülme krizi  etkisi yaratıyor.  Artık saklamıyorum, bayağı parmağımla gösterip karnımı tutarak yarıla yarıla gülüyorum.  (Sanırım söylememe gerek yok  gülünesi düşüşler ya da yaran sakarlıklar çok hasarlı olmayan hafif kazalar için geçerli. Karşıdan karşıya geçerken araba çarpan teyzenin başında “hahaha surata bak..olm  nası komik oldu lan  gördünüz mü “ diye gülecek kadar manyakoğlumanyak değilim .)

Tabii hiç gülemeyeceğiniz hatta gülmeyi uzun süre defterden sileceğiniz vakalar da var:  felç geçirenler, boynu kırılanlar, omuriliği zedelenenler ve çocuklar.  Doğuştan gelen sakatlıklarıyla, derdini bile anlatamayacak kadar küçük çocukları, boncuk burunları kıpkırmızı, zeytin gözleri yaş içinde görmek   Tanrıyla aranızı bozmaya ;  “Buyur cennet”  dese “Al başına çal” demenize yeter de artar. İnanılmaz bir çaresizlik.

Salona geçip yataklardan birine uzandığım ilk gün yan yatakta  gencecik bir oğlan görüyorum.  Vücudu, boyu birden uzayan genç kız çocuğu gibi incecik kalmış. Öylece tavana bakıyor hareketsiz.  Babası, ağabeyleri, arkadaşları yanında. Ne olduğunu soruyorum. Break Dance yaparken boynunu kırdı diyorlar!  Tek bir parmağını bile hareket ettiremiyor.  Anneniz  “Evladım yapma” dese “Yeaa anne manyak mısın noolcak yeaa” diyeceğiniz hikaye..ama gerçek!

Dünyanın binbir çeşit hali var derler ya.. ne zaman nerede başınıza ne geleceği belli değil gerçekten. Fizyoterapist olsam insanların hikayelerini dinleye dinleye kafayı yer,  kafamda kask, üzerimde yarım metre kalınlığında şişme tulumla dolaşırdım.  Ya da ne dolaşıcam, koruma kalkanı icat edilene kadar  dondururdum kendimi.  Ve dans etmeyerek, ağaçlara tırmanmayarak, denize balıklama atlamayarak, motorsiklete binmeyerek  kısaca eğlenceli ne varsa yapmayarak ve sevdiklerime de yasaklayarak dünyanın en sıkıcı  insanı olurdum. Bundan da bir an olsun  gocunmazdım.

Düşündüğümün aksine bütün bunlardan hiç de etkilenmişe benzemeyen fizyoterapistim yanıma geliyor. Ve şov başlıyor. Egzersiz ,  koca memeli çatık kaşlı kadınların “Kız oraya gelirsem bacaklarını ayırırım senin!”  dedikleri şeyle aynı.  Seans boyunca bacaklarımı ayırıyorlar! Anladım ki insanların aynı hareketleri  evde eşine dostuna yaptırmayıp fizik tedaviye  gitmelerinin  asıl nedeni  fizyoterapistin eğitim görmüş ne yaptığını bilen biri olması değil.  O ayırma, germe, çekme işlemlerini kara sevdaya tutulduğunuz insan bile gelip yapsa, daha ilk harekette ayak tabanınızla kulağına dizinizle çenesine vurur, en bayağı sözlerle aşağılar, küfür sınırlarınızı galaksi boyutlarına genişletirsiniz! Heyhat :  kendi ayağınızla kuzu kuzu gidip teslim olduğunuz beyaz önlüklü biri yapınca  öyle olmuyor işte.  Daha fazla acıtmasın diye “Allah razı olsun, ne kadar ilgilisiniz, ellerinize sağlık” diye yalakalanırken buluyor insan kendini.  Ben işi daha da ileri götürüp  “çok acıyaaaa” diye ağlamaya kadar vardırdım   ama  sefilden de sefil  mazlumdan da mazlum hallerim şiddetin derecesini azaltmaya yetmedi.

Belli ki fizik terapi biliminin temel taşları ortaçağ engizisyon döneminde atılmış.  Derler ki engizisyon işkenceleri sırasında kurbanın vücudundaki  tüm kemikler bir çark yardımıyla kırılır, sonra bu kırıklar şefkatle sarılıp kaynaması beklenirken kişiye çarka tekrar gireceği ballandıra ballandıra anlatılırmış. Modern tedavinin tek farkı kemiklerinizi  kırma onurunun bizzat kendinize bahşedilmesi.

Bazen  dudaklarımız, ağzımızda birikmiş okkalı küfürler kaçmasın diye sımsıkı  kapalı halde diğer hastayla göz göze geliyoruz.  Sözcükler ağzımızdan çıkmıyor belki ama terapistin yedi sülalesi hakkında yaptığımız planlar gözlerimizden okunuyor.  Eriklere dalmışken aynı anda yakalanıp tekme tokat kovulmuş çocuklar gibi çatık kaşlarımızın altından hınzır hınzır gülüyoruz birbirimize.

5480736bc6e0ac534e7f6a598f635473-1

Hastalar birbirlerinin durumuyla ilgili meraklarını saklayamıyorlar bir türlü. Çünkü moral ve motivasyon,  röntgenlerden,  doktor görüşlerinden ziyade aynı hasara sahip diğer hastayla karşılaştırınca daha kısa sürede ilerleme kaydedip kaydetmediğinize  bağlı.  Yaşlıca bir amca, bisiklet çevirirken yan tarafta kan ter içinde kol çalıştıran adama yaşını soruyor.  “56” Amca cevabı duyunca dönüp alenen baştan aşağı iyice bir süzüyor  adamı.  “Peaah!” diyor. “56 mı?” Öteki cevabını tekrar etmeyip “ne varmış 56 da?” der gibi bakıyor.  “Bana bak” diyor amca pedalları daha bir kuvvetle ve gururla çevirerek. “80 yaşındayım ben!”  Diğerinin yüzünde tehlikeli  biçimde donuklaşan bakışlar..yanaklarında oluşan belirgin bir şişkinlik. Belli ki çok pis laflar hazırladı ama çıkartmayacak; ağzının kenarında bekletecek onları amcanın yaşına hürmeten.  Amca adamı iyice bir azarlamaya niyetli,  tam ağzını açmaya meylederken bakışların farkına varıp vazgeçiyor.  Gülümseyerek  kendisini  80 yıldır yarı yolda bırakmamış bacaklarını seyretmeye koyuluyor.

Terapistim, kendimi  hayatımın geri kalanında  adımlarımı pür dikkat atmaya adayacağıma emin olana dek bacaklarımı ayırdıktan sonra yarın görüşürüz diyerek enkazımla vedalaşıyor.  Tıp dünyasının başka bir neferi , Işid militanı gibi tek tek yerinden çıkaracaksa bütün o vidaları neden taktılar ki diye düşünüyorum.  Topallamam azalır  umuduyla gittiğim yerden bacaklarımın üzerinde  duramayacak halde sürünerek ayrılıyorum.  Kafamda sadece eve dönüp uzanmak, belden aşağım hiç doğmamış gibi hissedene kadar dinlenip yaşadıklarımı unutmak var.  Kapıdan girip yatağa ulaşana dek  kafamın içinde “Tümünü Seç” ve “Delete” işlemleri tamamlanıyor.  Çünkü  aklı başında hiç kimse  yaşadıkları hala hafızasındayken o egzersiz salonuna bir daha gitmez.  Oysa terapist hayatında şimdiye kadar kötü giden ve önümüzdeki elli yıl daha kötü gidecek her şeyin hıncını benden çıkarana dek defalarca gitmek zorundayım.  Yatağıma kavuşmuş boş gözlerle tavana bakarken,  ısınma safhasında  kafamda kurguladığım hikayeyi hatırlamaya çalışıyorum.  Tek bir kelimesi bile aklımda kalmamış. Eh yarın yeni bir şey düşünürüm diyerek esniyorum.  Gözlerim ağırlaşıyor.  Bacaklarımdan yükselen sızılar kıyıya hafif hafif vuran dalgalar gibi gelmeye başlıyor. Hak edilmiş koyu bir uykuya dalıyorum.

 

PS I : Siz benim söylediklerime bakmayın. Allah korusun başınıza bir şey gelse  ödünüz kopacak. Olayların sıradanlğına dayanamadığımdan abartıyorum ben. Yoksa acı eşiği acıların eşiğinde biri olarak ben dayanabiliyorsam herkes dayanır.

PS II: Bırakalım acı eşiklerini falan..Dibine vuracağınız tek şey eğlence olsun.

Yeni yılınız muhteşem olsun.