En başta anlaşalım, buraya yazacaklarım kanun hükmü taşımaz. Yalnızca siz değerli aycaevli.com okuyucularına özel olan deneyim paylaşımlarıdır.

Ders konularımızı söylüyorum, estetik, güzellik, spor, beslenme ve tüm bunların getirisi olan kocaman bir kaliteli hayat.

İlk konumuz spor ama hangi spor? 32 senelik hayatımın 20 senesinde hiç durmadan, duramadan lisanslı/lisanssız devam ettim. Önce spor hayatıma nasıl başladığımı anlatırsam sanırım tüm gelecek  nesillere iyi bir örnek olurum.

Çakar çakmak, çakan çakmak tamlamalarındaki gibi yakar top ya da yakan ismiyle anılan ve bizim ilkokul dışında bir takımının dahi olmadığına inandığım bu oyunun takımına seçilmem ile spor hayatıma girdi.  Evet ben de biliyorum çok havalı bir başlangıç değil, ama kim bilebilirdi ki o lastik toptan tüm azminle kaçan ilkokul kızının günün birinde jiu jitsu minderlerinin aranan bir ismi olacağını…

yakan top

Kuşadası’nda geçirilen bir çocuklukta kumda antrenman şansını kaçırmadık. Usta yakan top hocamız kumda hareketin zorluğunu Rocky filmlerinden keşfetmiş olacak ki, bu oyunu sahilde ağzımız yüzümüz kum içerisinde oynardık.

Alın size hemen bir bilgi;

Kumda koşmak ayak bileği, aşil tendonunu (bu tendon ile Brad Pitt’e bir saygı duruşu lütfen) ve ayak tabanını güçlendirmeye yardım eder. Ayrıca daha fazla efor gerektirdiği için, düz bir zemine göre yaklaşık %50 daha fazla kalori yakılmasını sağlar. Sahilin suya yakın kısımlarındaki kumlar ıslak ve serttir. Burada koşmak, kuru kaygan kuma göre daha rahat çalışma ortamı sağlayacağından ısınmak için idealdir. Antrenman sırasında fazla zorlandığınızı hissettiğinizde nabzınızı ve bacaklarınızı dinlendirmek için de arada ıslak kumu tercih edebilirsiniz.

kumsal

Koşmak bana göre değil diyenin de kaçışı yok, aynı ortamda yürüyüşler de oldukça faydalı. Ortamın romantizmine tutulup tempoyu yavaşlatmamanız en önemli kural. Belirli bir kalp ritmiyle lütfen. Yaz da geldi, sonrasında hop yüzmeye.

Yakantopa geri dönelim ve olimpiyatlarda neden yer almadığını dahi sorgulatan bir açıklama ile bilgilerimizi güncelleyelim;

Bu oyun hız, isabet ve esneklik ister. Kızlı-erkekli gruplarla oynandığında ve gruplar adaletli bir şekilde yapıldığında dünyanın en zevkli oyunlarından biri haline gelir. Oyuncular yakan top oynarken iki gruba ayrılır. İlk grup 6 – 7 metrelik bir alana karşılıklı olarak yerleşir, diğer grubun amacı ise ilk grubun ortasında çılgınlar gibi oradan oraya koşmak ve vurulmamaktır. Birinci gruba X, diğerine Y dersek durum şöyledir:

Topla oynayan ekip, yani X, değişik stratejiler kullanarak Y’yi vurmak ve oyun dışına çıkarmak ister. Y’nin amacı ise vurulmamak ya da kendilerine atılan topu yakalamaktır. Y ekibinden biri topu yakaladığında “can alır”, bunun anlamı, o oyuncunun vurulsa bile oyundan çıkmayacağıdır (Aldığı can kadar vurulma hakkı vardır). “Can alma” meselesi yüzünden yakan topun en favori atışı basketbolda “bounce pas” olarak anılandır. X grubu bütün Y’leri oyun dışında bıraktığında roller değişir ve X Y’nin, Y X’in yerine geçer.

İlk yazının mottosu: Bir zamanlar pikniklerin, okul bahçelerinin bu populer hem teknik anlamda zengin hem de geleneksel değerlere sahip oyunumuzu unutma, unutturma.

İkinci motto (motto kelimesini cümle içinde kullanmak zevkliymiş); geçmişini unutamazsın, unutturmazlar. Ben de burada ilk sporum olarak jimnastik, eskrim filan yazmak isterdim. Ama o Rocky beyinli yakan top hocam rüyalarıma girer vicdanımı kesin rahat bırakmaz.

Beslenme konusunda minik minik ipuçları ve heyecanlı jiu-jitsu maceralarım ileriki yazılarda sizlere kavusacaklar!

Oss. (Jiu jitsuda “merhaba, teşekkür ederim, güle güle, saygılar” tarzında ifadeleri sadece üç harfçikle anlatan bir nida)