Siz söylediniz ben ağladım, siz ağladınız ben düşündüm. Tanımlayamadığım derinlerimdekiler sizinkilerle ne kadar da benzermiş. Seyyan Hanım’la tanıştırdınız beni 🙂 Var olun emi….
Son zamanlarda ben de kadın vokallere daha bir ihtiyaç duyar hele bir de sözleri de yazanları daha bir can kulağı ile dinler oldum. Bu hafta sen de iki kadın dinlettin bize. Birsen Tezer den Arı Maya da benden sana gelsin. Sözlerde “sormazları mı adama” diyor ben ilk dinlediğimde beri hep üstüme alarak yani kendimi adam yerine koyarak dinledim. Kucak dolusu sevgiler
Zelalim…Hayat yalınlaşıp sadeleştikçe kaliteli hale gelir’e inananlardanım. Öyle olması için hala mücadele ediyorum ilk önce kendimle. Ve canım benim öyle bir dönem yaşadım ki bir gün buluşursak anlatırım, şimdiki yaşadıklarımla hiç ama hiç uyuşmuyor. O düştüğün ikilemleri yaşayıp kendine iyi mi yaptım kötü mü yaptım diye soran, kendi kendini yiyip bitiren en sonunda da tüm hissettiklerini için burkularak hönküre hönküre ağlayan, nerden geldim bu şehre ne işim var burda diyen sadece sen değilsin ki. Bak ne diycem sana…Sen bu programla bile kendine terapi yaptığını kabul etmişsin ve her ne kadar tanışmasakta ortak bir payda da buluşan insanlar var burda. Anlatmak konuşmak ne kadar önemli dime.. İnsanın bazen omuzlarında hissettiği şey çok fena yoruyor bizi. Sen konuşmayı seçip böyle paylaşıyorsun ağlayarak bişeyler anlatıyorsun karşındakilerde seni dinliyor. Zelal demek ki dinlettiriyorsun kendini. Ortak payda da bu olsa gerek. Yaşanmışlıklar ve doğallık. Yapma insanlardan, yapmacık yaşamaya çalışılan saçma hayatlardan değiliz diyebiliyorum ben. İş hayatını es geçiyorum çünkü hep acımasızdı hala öyle ve de hep öyle kalacak. Bende tüm hırsımı, inadımı, çıkmazlıkları, çözemediğim ama çözmekten yılmamayı öğrendiğim herşeyi yazıyorum. Sen konuşarak halletmişsin bu durumu mesela…Ben de yazarak. Bunun için kendimi kendimizi başarılı buluyorum. Karamsarlıklara gelince hayat bu tabiiki olacak. Ama alınganlık derecelerimizi sen konuşarak ben yazarak atlatırız. Ne uzun yazdım beee….çok öperim seni yürekli arkadaşım….:))
Ben senin programını dinlerken bencilce bir duygu yaşıyorum, o da şöyle; sanki sen benim paralel evrendeki halim gibisin. Korkuların, endişelerin, öfken, yemek ile kurduğun ilişki, hassaslığın hepsi aynı ben
. Ki bence bizim gibi çok insan var herkes gizliyor duygularını. Oysa ki çok normal. Çünkü sen iyi bir insansın. Kaşarlanmamışsın amiyane tabirle, hala güveniyorsun hala seviyorsun ve haksızlık karşısında üzülüyorsun.
Geçen gün o kadar saçma bir şeyi kafama taktım, olmayacak bir durumu kurdum kurdum sanki olmuş gibi oturdum ağladım sonra da kendi kendime güldüm. Sonra bu endişelerim için iyi bir terapist yardımı almaya karar verdim. Çünkü işyerinde hafiften şovşak bireysel koçluk görüşmesinde (ilk ve son) bir anda konuyu anneme getirip tükenircesine ağlamışlığım var. Endişelerimde, karnımın bu kadar yumuşak olmasında, hemen düşüvermemde annem ile babam arasındaki mutsuz ilişki yatıyor seziyorum. Annemin ve babamın birbirlerinden memnuniyetsizliklerinin kokusu sanki benim üzerime sinmiş. Fakat bu benim tek başıma çözeceğim bir sorun değil. Kimyamın tuttuğu bir terapist bulmam lazım. Sen de bunu bir düşün tatlı arkadaşım..
İşyerindeki sorunun ilgili olarak da şunu söyleyeceğim;
Böyle mutsuz olman çok normal birincisi gününün çoğunu orada geçiriyorsun ve tabiki de mutlu olmak isteyeceksin ikincisi haksızlığa uğramışsın.
Şimdi tam olarak mevzu nedir bilmiyorum ama seni orada rahat mı bırakacaklarını sanıyordun? Tamam İzmir insanı şahane ama eşimin memleketi İzmir yani orada doğmuş büyümüş. Bazen İzmir’de kalmış çocukluk arkadaşları ile buluşuyoruz, tatlış insanlar ama sürekli bir “şansımızı İstanbul’da denese miydik acaba” psikolojileri var. Sen de gürül gürül gelmişsin İstanbul’da bir de üzerine başarı grafiği yakalamışsın, bir de neşeli bir tipsin, tabiki de sana saldıran olacaktı. Evet iş hayatında rekabet her daim olur ama rekabet etme yöntemi farklı farklı olur. O adam da sana saldırmayı seçmiş.
Ben bu konuda en büyük hatanın yöneticilerde olduğunu düşünüyorum. Ortada bir kriz var onlar sorunu en aptalca yöntemle çözmeye çalışmışlar o da sorunu görmezden gelmek.
Artık konu senden çıktı, şimdi senin ben ne yapmam lazım diye düşünmen lazım. Dayak yediğim yere geri döndüm meselesi değil bu. Elbette mücadele edeceksin onlara papuç mu bırakacaksın? Madem seni alınganlık ve duygusallık ile suçluyorlar bu mesele açılırsa soğukkanlı bir biçimde malum şahısla ilgili benim kişisel bir problemim yok, asla alınganlık yapmıyorum, bir seferliğe mahsus olmak üzere işime saygımdan geri çekilmeyi seçiyorum ama ikincisini asla kabul etmiyorum diyeceksin. Sana saldırmasının amacı düşmen, vazgeçmeni sağlamaktı, bu duyguyu asla ona yaşatmayacaksın, kuyruğun hep dik olacak, kendini topla yine neşeli halini takın ama ona mesafeli ol. Performansının düşmesine izin verme. Sana yine saldıracak rahat durmayacak o zaman yöneticilerinin karşısına dikilir hesap sorarsın, hem bu esnada iyice palazlanmış yerini sağlamlaştırmış olursun.
Yine aynı şey olursa çok da huzursuzsan ayrılırsın be Zelalim. O satış grafiğini yakaladıktan sonra yine iş bulursun ki!
merhaba zelâl, bu sabah seni çok derinden anlayarak dinledim. ağlamaklı sesin bütün gün kulaklarımdaydı. çok güzel, içini yansıtan bir sesin var. kimsenin içindeki sesiyle konuşmadığı, tınlamadığı dünyada; seçtiğin kelimelerinle, sesinin müziğiyle müstesna birisi olduğunu düşünüyorum.
hayat bazen hüzünlü bişey diyoruz, içimizden geçiriyoruz ya, aslında “biraz” sözcüğünü kendimizi umutlandırmak için kullanıyoruz sanki; aslında çoğunlukla öyle.
biliyor musun, programların gittikçe daha güzel oluyor. kendini bir radyo programında anlatmak aslında en zoru. seçtiğin müzikler de çok güzel. bugün üstüste üç defa güneşim’i dinledim. ben de çok dinlerdim bir ara ve bayaadır dinlemiyordum.
seni seviyorum zelâl’ciğim.
Ah Zelalcim seni üzgün duymak nasıl zormus ama bu da geçecek atlatacaksın cok güçlü bi kadınsın sen.. hayatinin en zor en yogun donemi belki bu, başka insanların bunu kullanmalarına seni yaralamalarına izin verme. Dilosko ne guzel taktikler vermiş:) hepsinin hakkindan gelirsin evelallah😉 Guzel yüzün hep gülsün, sevgiler❤️
İşyerinde yaşadığın problem ve neticesi hakikatten can sıkıcı . Senin duygularından daha önemli olması ay sonu hedeflerin tutup tutması! İnsani bulmuyorum…maddiyat etrafımızı öyle bir sarmış ki manevi duygularımızın, hissettiklerimizin önemi kalmamış sistem bu şekilde dönüyor Zellal maalesef. En zoru da tekrar oraya gitmek çalışmak zorunda olman😔 Ama yalnız olmadığını bil . Benzer sorunları yaşıyor bir çok insan 😞
Ne söyleyeyim boşver dallamaları😐
Sevgiyle kal
Siz söylediniz ben ağladım, siz ağladınız ben düşündüm. Tanımlayamadığım derinlerimdekiler sizinkilerle ne kadar da benzermiş. Seyyan Hanım’la tanıştırdınız beni 🙂 Var olun emi….
Son zamanlarda ben de kadın vokallere daha bir ihtiyaç duyar hele bir de sözleri de yazanları daha bir can kulağı ile dinler oldum. Bu hafta sen de iki kadın dinlettin bize. Birsen Tezer den Arı Maya da benden sana gelsin. Sözlerde “sormazları mı adama” diyor ben ilk dinlediğimde beri hep üstüme alarak yani kendimi adam yerine koyarak dinledim. Kucak dolusu sevgiler
Zelalim…Hayat yalınlaşıp sadeleştikçe kaliteli hale gelir’e inananlardanım. Öyle olması için hala mücadele ediyorum ilk önce kendimle. Ve canım benim öyle bir dönem yaşadım ki bir gün buluşursak anlatırım, şimdiki yaşadıklarımla hiç ama hiç uyuşmuyor. O düştüğün ikilemleri yaşayıp kendine iyi mi yaptım kötü mü yaptım diye soran, kendi kendini yiyip bitiren en sonunda da tüm hissettiklerini için burkularak hönküre hönküre ağlayan, nerden geldim bu şehre ne işim var burda diyen sadece sen değilsin ki. Bak ne diycem sana…Sen bu programla bile kendine terapi yaptığını kabul etmişsin ve her ne kadar tanışmasakta ortak bir payda da buluşan insanlar var burda. Anlatmak konuşmak ne kadar önemli dime.. İnsanın bazen omuzlarında hissettiği şey çok fena yoruyor bizi. Sen konuşmayı seçip böyle paylaşıyorsun ağlayarak bişeyler anlatıyorsun karşındakilerde seni dinliyor. Zelal demek ki dinlettiriyorsun kendini. Ortak payda da bu olsa gerek. Yaşanmışlıklar ve doğallık. Yapma insanlardan, yapmacık yaşamaya çalışılan saçma hayatlardan değiliz diyebiliyorum ben. İş hayatını es geçiyorum çünkü hep acımasızdı hala öyle ve de hep öyle kalacak. Bende tüm hırsımı, inadımı, çıkmazlıkları, çözemediğim ama çözmekten yılmamayı öğrendiğim herşeyi yazıyorum. Sen konuşarak halletmişsin bu durumu mesela…Ben de yazarak. Bunun için kendimi kendimizi başarılı buluyorum. Karamsarlıklara gelince hayat bu tabiiki olacak. Ama alınganlık derecelerimizi sen konuşarak ben yazarak atlatırız. Ne uzun yazdım beee….çok öperim seni yürekli arkadaşım….:))
Zelalcim merhaba;
Ben senin programını dinlerken bencilce bir duygu yaşıyorum, o da şöyle; sanki sen benim paralel evrendeki halim gibisin. Korkuların, endişelerin, öfken, yemek ile kurduğun ilişki, hassaslığın hepsi aynı ben
. Ki bence bizim gibi çok insan var herkes gizliyor duygularını. Oysa ki çok normal. Çünkü sen iyi bir insansın. Kaşarlanmamışsın amiyane tabirle, hala güveniyorsun hala seviyorsun ve haksızlık karşısında üzülüyorsun.
Geçen gün o kadar saçma bir şeyi kafama taktım, olmayacak bir durumu kurdum kurdum sanki olmuş gibi oturdum ağladım sonra da kendi kendime güldüm. Sonra bu endişelerim için iyi bir terapist yardımı almaya karar verdim. Çünkü işyerinde hafiften şovşak bireysel koçluk görüşmesinde (ilk ve son) bir anda konuyu anneme getirip tükenircesine ağlamışlığım var. Endişelerimde, karnımın bu kadar yumuşak olmasında, hemen düşüvermemde annem ile babam arasındaki mutsuz ilişki yatıyor seziyorum. Annemin ve babamın birbirlerinden memnuniyetsizliklerinin kokusu sanki benim üzerime sinmiş. Fakat bu benim tek başıma çözeceğim bir sorun değil. Kimyamın tuttuğu bir terapist bulmam lazım. Sen de bunu bir düşün tatlı arkadaşım..
İşyerindeki sorunun ilgili olarak da şunu söyleyeceğim;
Böyle mutsuz olman çok normal birincisi gününün çoğunu orada geçiriyorsun ve tabiki de mutlu olmak isteyeceksin ikincisi haksızlığa uğramışsın.
Şimdi tam olarak mevzu nedir bilmiyorum ama seni orada rahat mı bırakacaklarını sanıyordun? Tamam İzmir insanı şahane ama eşimin memleketi İzmir yani orada doğmuş büyümüş. Bazen İzmir’de kalmış çocukluk arkadaşları ile buluşuyoruz, tatlış insanlar ama sürekli bir “şansımızı İstanbul’da denese miydik acaba” psikolojileri var. Sen de gürül gürül gelmişsin İstanbul’da bir de üzerine başarı grafiği yakalamışsın, bir de neşeli bir tipsin, tabiki de sana saldıran olacaktı. Evet iş hayatında rekabet her daim olur ama rekabet etme yöntemi farklı farklı olur. O adam da sana saldırmayı seçmiş.
Ben bu konuda en büyük hatanın yöneticilerde olduğunu düşünüyorum. Ortada bir kriz var onlar sorunu en aptalca yöntemle çözmeye çalışmışlar o da sorunu görmezden gelmek.
Artık konu senden çıktı, şimdi senin ben ne yapmam lazım diye düşünmen lazım. Dayak yediğim yere geri döndüm meselesi değil bu. Elbette mücadele edeceksin onlara papuç mu bırakacaksın? Madem seni alınganlık ve duygusallık ile suçluyorlar bu mesele açılırsa soğukkanlı bir biçimde malum şahısla ilgili benim kişisel bir problemim yok, asla alınganlık yapmıyorum, bir seferliğe mahsus olmak üzere işime saygımdan geri çekilmeyi seçiyorum ama ikincisini asla kabul etmiyorum diyeceksin. Sana saldırmasının amacı düşmen, vazgeçmeni sağlamaktı, bu duyguyu asla ona yaşatmayacaksın, kuyruğun hep dik olacak, kendini topla yine neşeli halini takın ama ona mesafeli ol. Performansının düşmesine izin verme. Sana yine saldıracak rahat durmayacak o zaman yöneticilerinin karşısına dikilir hesap sorarsın, hem bu esnada iyice palazlanmış yerini sağlamlaştırmış olursun.
Yine aynı şey olursa çok da huzursuzsan ayrılırsın be Zelalim. O satış grafiğini yakaladıktan sonra yine iş bulursun ki!
Sen Zelalsin büyük düşün 🙂
Öperim
merhaba zelâl, bu sabah seni çok derinden anlayarak dinledim. ağlamaklı sesin bütün gün kulaklarımdaydı. çok güzel, içini yansıtan bir sesin var. kimsenin içindeki sesiyle konuşmadığı, tınlamadığı dünyada; seçtiğin kelimelerinle, sesinin müziğiyle müstesna birisi olduğunu düşünüyorum.
hayat bazen hüzünlü bişey diyoruz, içimizden geçiriyoruz ya, aslında “biraz” sözcüğünü kendimizi umutlandırmak için kullanıyoruz sanki; aslında çoğunlukla öyle.
biliyor musun, programların gittikçe daha güzel oluyor. kendini bir radyo programında anlatmak aslında en zoru. seçtiğin müzikler de çok güzel. bugün üstüste üç defa güneşim’i dinledim. ben de çok dinlerdim bir ara ve bayaadır dinlemiyordum.
seni seviyorum zelâl’ciğim.
Ah Zelalcim seni üzgün duymak nasıl zormus ama bu da geçecek atlatacaksın cok güçlü bi kadınsın sen.. hayatinin en zor en yogun donemi belki bu, başka insanların bunu kullanmalarına seni yaralamalarına izin verme. Dilosko ne guzel taktikler vermiş:) hepsinin hakkindan gelirsin evelallah😉 Guzel yüzün hep gülsün, sevgiler❤️
İşyerinde yaşadığın problem ve neticesi hakikatten can sıkıcı . Senin duygularından daha önemli olması ay sonu hedeflerin tutup tutması! İnsani bulmuyorum…maddiyat etrafımızı öyle bir sarmış ki manevi duygularımızın, hissettiklerimizin önemi kalmamış sistem bu şekilde dönüyor Zellal maalesef. En zoru da tekrar oraya gitmek çalışmak zorunda olman😔 Ama yalnız olmadığını bil . Benzer sorunları yaşıyor bir çok insan 😞
Ne söyleyeyim boşver dallamaları😐
Sevgiyle kal