EMPATİYE KARŞIYIM

Aklını okuyan insanlar var mı bu dünyada derseniz eğer, ben ara ara Ayça derim. Biraz yazsam mı diye düşünürken, telefonun ekranında sms göründü:
“Ayça Şen : Köşe yazısıııııı”
Ayça Şen manyak mı yoksa pisişik mi bilmiyorum. Ama hani şunca zaman tanıdğım insanların içinde en kendi olan, onu biliyorum. Övmek için değil bunlar, içimden geldi. Ki iltifat etmeyi sevmem, iltifat almayı sevmediğim kadar.
Bir gün Ayça’yla oturup laflarken bana hayatımın en büyük dersini vermişti, “sana akıl verirken kendime anlatıyorum” diyerek. O günden sonra daha farklı dinlemeye başladım insanları, ama yine de evliya olmadığımdan önce atarlandım ve de halâ atarlanıyorum. Çokça savunmaya geçtim, hayır ben o değilim diye. Oysa bana söylenen her söz kendilerine söylenendi. Öfkeleniyor insan kelimelere, esip gürlüyor. Neyseki idrak etme sürem kısalmaya başladı son günlerde. Belki sonra öfkelenmeyi de unuturum, alzhaimer olduğumda. Bu arada çağın en önemli sorunu alzhaimer. Hayatını boşa yaşayanların sürmenajıdır bu hastalık. Nefes almayı unutacak kadar büyük bir sürmenaj. Başkasına yahut işe vakfettiğin hayatına yabancılaşma hali. Alzhaimer hastalığından söz açılınca önce, “Allah yakınlarına sabır versin” diyerek, acıyı güya içselleştiriyorum herkes kadar. Hatta şimdi yazarken fark ettim. Alzhaimer olanın yerine kendimi koymadığımı, ona bakan yerine kendimi koyduğumu, konforumun bozulduğunu. Sanırım hastalanma fikri insanları çözüm üretmeye götürdü(modern tıbbın doğuşu). Ya başıma gelirse? Ne yaparım?
Biri söylemişti, empatiye karşıyım diye. İçten içe kızmıştım hatta bunu duyduğumda. Ama esasında doğru. Neden onun yerine kendimi koyuyorum? O, o! Ben de benim. Onun öğrenecekleri başka, benim öğreneceklerim başka. Sadece ona saygı duyabilirim. Sanırım şimdiye kadar en sevdiğim laf,” sana katılmıyorum, ama yine de sana saygı duyuyorum” . Eğer değişmezse sonradan, ki garantisi hiç yok hayat bu ya, budur hayatımın cümlesi. Sanki başka türlüsü zorlama gibi geliyor. Benim fikirlerime katılmayabilirsiniz, ama bana saygı duyun kâfi. Yahut saygı da duymayın. Çok da fifi, çok da tın. Uuuuuu, değişti mi iki kelimede hayat görüşüm:))