Merhabalar a dostlar!
Dün yaklaşık 6.5 saat Bolonya Contemporari fuarındaydık.
Neden bilmiyorum, İstanbul”daki Cemal Süreya Kongre merkezi miydi, oradaki Contemporari’nin ikinci dakkasında korkunç sıkılırdım, burada o 6.5 saat bana sanki bir saat filan gibi geldi. Fakat ayaklarım bu hissime ‘bırak bu ayakları’ dedi.
Evet ayaklarım yorulmuştu fakat sanırım ruhum sanatla dinlendiği içün bu yorgunluğu hissetmiyor, yeni gelin bir kızın legal seks yatağına atlarmış gibi bir oraya bir buraya neşe içinde zıplıyordum.
Bu çirkin sidikli benzetmemizden hemen sonra sanata yakışır benzetmelerden payımıza düşeni alalım ve kendimize bir çeki düzen verip yola koyulalım.
Bir kere enişteniz Toni Bolonya’yı çok beğendi. Ben hiç beğenmedim fakat onun yeni gittiği şehirlere olan iyimser tavrına çok gıpta ettiğimden ben de beğenmiş gibi ‘Hmmm, Woooo, Huuuu’ gibi sesler çıkardım o her şaşırdığında. Aynı annem gibi. Sevmediğimiz zepse yemeklerine bizi özendirmek için (mesela kereviz) ilk ağzına attığında ‘Hmm ımh ımh ımh’ yapardı ki biz de sevinç içinde yiyelim.
Bolonya’nın İstanbul’a benzeyen kapalı gökyüzü, sanat fuarının olduğu gün ışıl ışıldı. Sanki bize kıllık olsun diye. Yani bütün gün kapalı fuar alanında güneş bir işimize yaramayacaktı ki. Mesela bugün dışarı baktığımda havanın yine yağmurlu ve kapalı olduğunu görüyor ve İstanbul’da onca sene nasıl yaşamışım ona hayret ediyorum. İzmir’in ben götünü yerim sevgili dinleyiciden kırma okurlarımız.
Her neyse…
Radyonuz aycaevhali.com bütün hızıyla yayınlarına Bolonya’dan devam etti biz stoklarda sürterken. (Stok diyorum zira sanat fuarlarında galerilerin ellerindeki sanatçıların satılmamış işleri sergilenir. Ya da sanatçıdan yeni işleri istenir ve onlar şaapılır.)
Mesela saat 21’de Nitza ve Ömer’in canlı performans programı ‘Kafa Gittii’
Bu canlı performans lafına da oldukça kılım sevgili okur. Allah’ın canlı müziği oldu mu sana canlı performans.
Heee, performans demişkeeen… Her sanat fuarında olduğu gibi burada da anarşit ruhlu bireysel performans sanatçılarından birini gördük. Hemen durun bbi resim paylaşayım:

image

Çok sempoş bir amcaydı fakat her performans sanatçısının olduğu gibi o da deli ile sanatçı arasındaki gözle görülemeyen ince çizgide insanların yanından ufak ufak uzamasına sebep oluyordu. Ne belli, ya sanatçı geçinen manyaan tekiyse? Hem fatura da kesemiyor, deli de olabilir. Bak şimdi merak etttim acaba Bedri Baykam fatura kesiyor mudur. Sahi sanatçılar sattıkları resimler karşılığında fatura keserler mi. Mesela ben kesmiyorum, benim galeri kesiyor.
Efendim hayatın gerçekleri ile canınızı sıktıysam ne mutlu bana. Şu yüzden, sanat da neticede bir iş. Kendini bu işten ayrı görüp de sanatı her manyaklığı yapabilecek deli sınıfına koyanların ağzına çakmak istiyorum. Ben de sanatçıyım ya ondan ağzına her an da çakabilirim. Ama daha fenası da sanatla ilgilenip bohem taklidi yapıp son derece küçük burjuva olanlar. Onların ağzına çakmak değil, bizzat zıçmak istiyorum.
Onlar çok daha beter.

Bu dandik dedikodu ortamıyla sanatın ruhunu bozmayalım da fuara devam edelim…
Hemi de resimlerle.

image

Fazla yorumyapmiyim diyorum ama ha şindi bu ne allanaşkına. Nezih sanat yazımızı hasbinallah velimelvekil diyerek devam ettirelim. Şaka şaka bu resim burdan dandik görünüyor olabilir belki ama canlı canlı bakınca fotosunu çektirecek kadar güzel bir işti. Zaten binlerce iş vardı hepsini çekemezdim.Bunlar benim hoşuma gidenler.
Şimdi devam edelim obcektifimize takılanlara…

image

Sanatçıların adları yok çünkü o koca fuarda bu iki eylem demekti ve sadece tek eylemle bile 6.55 saatimiz geçti. 13 saat geçiremeyeceğimiz için sadece resimlerine bakmakla yetineceksiniz başka çare yok.

image

Bu da işte kıymetli bir sanatçıya ait.

image

Bizde olsa yanlış örmüşler deyip işçinin emeğini ödemezler. Allahlarından bulsunlar. Belki nezih bir sanat yazısına bu tip nidalar yakışmıyor olabilir fakat emekçinin hakkını ödemeyen emmekçiler (emmek yazdım farkındaysanız, bu muhteşem kelime oyunum bir alkışı haketti sanırım) onları Allah kahrede tövbe tövbe yaa. Bak zaten sinirlerim bozuktu iyice gerildim. Neden mi, çünkü Memo’yu temin kahvaltıya götürdüm ve oradaki emekçi garson kız o kadar suratsızdı ki, meğerrsem Romen’miş. Ondan suratsızmış. İstanbul’u daha önce hiç duymamıştı. Türkiye deyince de bir süre düşündü. Ama bütün bu müddet boyunca bir an bile bakınız yanlış okumadınız, birrrr an bile gülümsemedi. Zaten bu otelde daha yüzü gülen bir allahın kuluna bile rastlamadık. yan odada kalan adam da manyak çıktı, dün bütün gece anormal yüksek sesle hayvanlar gibi bağırarak bizim duvarı yumrukladı. Toni tercüme etti, Domuz allah diyormuş tövbe estağfurullah allah’ım sen o körolasıca adamcağı ıslah et. Yazık ya galiba çok pis bir hastalığın pençesine düşmüş. İşte bunlar hep domuz eti yemekten.

image

Yani işte güzel işler vardı ve kendimi ödevlerini tamamlamış, yazılı kağıdını da vermiş bir öğrencinin bisiklet alacağının coşkusuyla dolu hissediyorum. Arşivimde daha bin tane resim var fakat buraya eklemek için düzenlemek gerekiyor kafayı yan yatırmayın diye, bi de zaten belki bazılarından arak yaparım siz görmeyin diye hepsini koymuyorum. Eeee, arak olup olmadığını anlamak için de gidip iphone 6’lar alacağınıza o taksitlerle uçak bileti alın da sergi gezip kim ne arak yapıyormuş görün.
Bu sosyal mesaj da sizi iki yıl idare eder.
Volume 2’nin sonuna geldik.
Yarın sabah 9’da eniştenizle ev hali programımızda görüşene dek hoş kalın hoşça kalın sevgili dinleyiciden bozma okurlar.