İlişki çeşitlerinden en deşetlisi belki de kedi ve insan ilişkileridir. İnsan yaşlandıkça hayvanlara düşkünleşiyor. Bu sanırım insan ilişkilerini boşa geçirdiğimiz maskeli gençlik günlerinden sonra hayvanlarla olan maskesiz ve tiyatrosuz ilişkilerin değerini bilmemizden kaynaklanıyor.

Yaşlanmaya yüz tuttuktan sonra insanların tiyatrosuz, olduğu gibi doğal hallerini görmeye başlıyorsunuz; gerek siz deneyimleriniz sayesinde, gerekse karşınızdaki yaşlanıp da rol yapmaya, yapmacıklığa üşenmeye başladığında.

Fakat bir zamandan sonra sanıyorum iş işten geçtikten sonra kimse kimsenin olduğu gibi halini de merak etmiyor, aslında herrkesin aynı bokun soyu olduğunu keşfediyor ve o saatten sonra hayvanlarla olan sezgisel birliktelik önem kazanıyor.

Bizim kedimiz Sütlü ile olan ilişkimizde bendeniz gördüm ki, ilişki kurmak için illa da söze ve sese ihtiyaç yok. Sadece bakışmak, hissetmek, beden dilinin yavaş olması da pek çok şey anlatıyor.

Bunun için acelenin olmaması gerekiyor. İnsanlarla da gençlik yıllarında daha sağlıklı ilişkiler kurmak gerek aslında. Bu ilişkieri güzelleştirebilmek için kedilerle olan ilişkimiz eğitici nitelikte.

Kedi sevgim benim 38 yaşımdayken tepe noktasına ulaştı. Sevginin emek istediği gibi bir ezberle büyümüştük ve emek ne demek öğretilmemişti. Üstelik emeğin değeri de yoktu. Bizim Sütlü ile olan ilişkimizde o güne kadar üşendiğim mama verme, kendim yemeğe oturmadan önce onun suyunu mamasını koyma, tuvaleti için kapıyı açma (evet eskiden kapıyı açmaya bile işenirdim) işlerini seve seve yapar oldum.

Üstelik Sütlü’yü tanıdığımızda bebek filan da değildi. Eşşek kadar kediydi. Katır kadardı. İnek gibiydi. Hala da inek gibi.

Ama ben onu bebekmişçesine hala mini minnacık görüyorum. Çünkü bakışları bebek gibi saf ve uçuk pembe.

İnsan sevgisi hayvandan başlıyor ve ben insanları hayvan severim.

Allahınızı yerim sizin.