Can Hakkı

“Bu evrende en aydınlık ışık, yavrusunu emziren bir annenin yüzündeki ışıltıdır çünkü yaşamda en büyük mutluluk başka bir yaşamın önünü açabilmektir.”

Çağımızda insan ölümlerinin çoğu kaza, savaş veya deprem ve sel gibi doğal afetler sonrasında gerçekleşmekte. Çoğunun nedeni bazı organların fonksiyonunu yitirmesi ve yerine konacak bir başkasının bulunamaması. Bu durum organ naklinin önemini net şekilde ortaya koymaktadır.Bugün dünyada organ nakli konusunda benimsenen iki uygulama var. İtiraz ve gönüllülük sistemleri.
Adından da net olarak anlaşılacağı üzere “İtiraz” yönteminde, yaşarken organlarımın nakline karşıyım diye bir belge imzalamayan her insanın dünyayı terk ettikten sonra organları otomatik olarak devletin tasarrufuna giriyor. Devlet onları yaşama yapışmak isteyen vatandaşlarına ücretsiz olarak veriyor ve cesedin bir parçası olmaktan kurtulan organ başka bir vücutta can oluyor. Bu sistemde organ nakline yandaş olanların değil karşı olanların bunu yazılı olarak beyan etmeleri gerekiyor. Bu yolla organ nakline karşı olmayıp üşengeçliğinden karışık evrakları imzalamaya gitmeyen insanların hepsi tüm organlarıyla birlikte kazanılmış oluyor. Ve tabii ki bu organlarla birlikte milyonlarca yaşam da kurtarılmış oluyor.
Gönüllülük sisteminde ise (Türkiye de bunlardan biri) kişinin yaşamında verdiği yazılı belge veya beyin ölümü gerçekleştikten sonra yakınlarının verecekleri yazılı izin olmadan ölüye dokunulamıyor. Başka bir insanın hayatını kurtarabilecek ve ölenle birlikte ölmek zorunda olmayan organlar çürümeye terk ediliyorlar.
Bazı durumlarda hastanede hastanın beyin ölümü gerçekleştikten sonra doktorların “Organlarını alabilir miyiz ?” sorusuna hasta yakınları haklı olarak içinde bulundukları duygusal durumdan ötürü halk deyimiyle cenazelerinin parçalanmasına göz yummadıklarından, karşı çıkıyorlar.
Bir de halk arasında yanlış bilinen ‘Beyin ölümü’ kavramını açıklamak gerek…
Beyin ölümü dendiğinde sanki hasta ölmemiş ama beyni işe yaramıyor ve sanki bitkisel hayata girmiş de ileride çıkabilme ihtimal var gibi anlaşılıyor. Halbuki beyin ölümü gerçekleşen insanların tümü ölmeye mahkumdur ve henüz beyin ölümünden sonra yaşama dönebilen tek bir insan olamamıştır. Beyin ölümü denilen vaka hastanede gerçekleşirse kişi solunum cihazlarına bağlanarak kalbi ve ciğerlerinin fonksiyonlarını sürdürmesi 24-36 saat arası bir süre uzatılabiliyor hepsi bu. Bu da doktorlara organların canlı olarak alınabilmesi için çok değerli bir süre sağlıyor.
Epikuros’un söylediği gibi ölümden korkmayın canlıyken size bir şey yapamaz. Yaşam ile ölüm asla üst üste gelemez ve acı yaşama dair olduğu için ölümde acı olamaz. Beyin ölümü Epikuros’un bu prensibi doğrultusunda ölüme aittir.
Gelelim insan hayatı konusunda devletin yüklendiği sorumluluklara. Her devlet vatandaşlarını canlı tutmakla yükümlüdür. Devlet bir kurumdur. İnsan katli insani bir cinnet hali olduğundan ve bir kurum olan devletin cinnet geçirme hakkı olmadığından medeni olduğunu iddia eden hiçbir devlette ölüm cezası uygulanamaz.
Ölüm cezası uygulayamadığı gibi devlet her vatandaşını yaşamda tutacak şartları sağlamakla mükelleftir. Devlet ölmüş bir kişinin yakınlarına onun organlarını başka insana vereyim mi diye sorarak aslında şunu sormuş olmuyor mu?Organ bekleyen öbür insanın yaşamasını mı istiyorsunuz ölmesini mi? Devlet bir vatandaşının yaşamda kalma hakkını başka bir vatandaşın inisiyatifine bırakamamalı. Vatandaşını yaşatmak onun görevidir ve bu görevinden ölü yakını lehine de olsa feragat edemez.
Organ naklinde gönüllülük ilkesini uygulayan ülkelerin çoğunda askerlik hizmeti gönüllü değil ama mecburidir. Organ naklinde vatandaşın istekliliğine itibar eden devlet askerlik hizmetinde vatandaşının onayını almak ihtiyacı duymaz. Askerlik hizmeti sırasında vuku olabilecek bir çatışmada devlet, canını dahi yitirebilecek vatandaşın bunu istememe hakkını ona tanımamaktadır. Kısaca organ naklinde vatandaşın gönüllüğüne itibar eden devlet söz konusu olan tüm organlarının toplamı olan can olunca vatandaşın görüşüne itibar etmemektedir.
Günümüzde, gerçekten devletin vatandaşın hizmetinde olduğu medeni ülkelerde organ nakli “İtiraz”, askerlik görevi “Gönüllülük” esasına göre uygulanmaktadır.
İnsan yaşamı kutsaldır ve düzenlemelerde esas alınacak en temel öğe budur. Anavatan başındaki ana sıfatını vatandaşının yaşamını bir annenin yavrusunun yaşamını kolladığı gibi savunarak hak eder.
Unutulmamalı ki toprak, vatan sayılabilmesini, üzerinde yaşayan vatandaşlara borçludur.